menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türkiye kapitalizminin ‘monark’ arayışı: Yüksek kârlar için daha çok baskı

34 2
06.07.2025

Marx ve Engels, Alman İdeolojisi adlı eserlerinde egemen sınıfların her yerde başlarında bir ‘monark’ (tek hükümdar) bulunmak üzere örgütlendiğini, dönemin şartları göz önüne alındığında ticaretin ve sanayinin mekansal örgütlenmesi açısından bunun bir zorunluluk olarak ortaya çıktığını belirtirler. Zorunluluğun temel nedeni, özel mülkiyet yapısının, nüfusun ve üretim ölçeğinin gelişmesiyle birlikte siyasal egemenlik biçiminin yeni duruma uyum sağlamasıdır.

Kapitalizmin farklı dönemlerinde, farklı siyasal biçimlerde görülen ‘tekçi’ yapının iki özelliği vardır. Üretimle ve sermaye birikimiyle ilgili ekonomik boyutta, mülkiyetin daha az kişide toplandığı tekelci yapı gelişir ve ulusal sınırları aşarak yaygınlaşır. Sermayenin yoğunlaşmasına paralel ekonomik güç üretim alanıyla sınırlı kalmaz, sermaye sınıfının siyasal egemenliğini sağlayacak çeşitli burjuva temsil ilişkilerinde de somutlaşır.

Çelişkilerin sürekli yeniden üretildiği, krizlere gebe bir parlamenter sistem olabileceği gibi, sermaye sınıfının filtresiz ve aracısız temsil edildiği başkanlık tipleri de yürürlüğe konabilir.

Sermaye her dönemde bir ‘monark’ arayışındadır. Lenin “ikili iktidar” üzerine yazarken “Burjuvazi, burjuvanın tek iktidarından yanadır” diye belirtir. Sermaye, modern demokratik devletin kendisine yük ettiğini düşündüğü “temsil karmaşası”, “gereksiz ve hantal bürokrasi”, “çıkar gruplarının itirazı” gibi, birikimi engelleyecek ve geciktirecek her faktöre karşı kesintisiz ve sürtünmesiz bir iktidar arama eğilimindedir.

Dünyanın ve Orta Doğu’nun içinde bulunduğu savaş konjonktürünü, jeopolitik denge durumundaki değişimleri ve Küresel Kuzey ekonomilerindeki durgunluk işaretlerini aynı çerçeveye yerleştirdiğimizde sermaye sınıflarının ‘monark’ arayışının nedenlerini daha iyi anlayabiliriz. Nitekim Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum’un geçtiğimiz günlerde sarf ettiği “Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yeniden cumhurbaşkanı olmaya ihtiyacı yoktur ama Türkiye’nin bir kez daha Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ihtiyacı vardır” sözlerinde de bu arayış dile getirilir.

Dünya Bankasının küresel ekonomik beklentiler hakkındaki son raporunda yılın başında beklenen küresel gayrisafi yurt içi hasılar (GSYİH) büyüme oranının neredeyse yarım puan düşerek yüzde 2.3’e gerileyeceği, bunun da küresel durgunluklar dışında son 17 yılın en zayıf performansı olduğu belirtiliyor. Türkiye’nin de aralarında olduğu gelişmekte olan ekonomilerdeki büyüme 30 yıldır üst üste düşüş eğilimindeyken, 2000’lerde ortalama yüzde 5.9’dan 2010’larda yüzde 5.1’e ve 2020’lerde yüzde 3.7’ye gerileme söz konusudur.

Uluslararası kapitalist sisteme kılcal damarlarına kadar bağlı halde bulunan Türkiye kapitalizmi de dışsal faktörlerden doğrudan etkilenmektedir. Çeşitli veri setleri üzerinden gidişatı izleyebiliriz.

İstanbul Sanayi Odasının (İSO) düzenli........

© Evrensel