menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Genel grevin gücünü gösterme zamanı

18 20
06.04.2025

Anayasal hakların ilgasına, gösteri hakkını kullananların darbedilmesine ve tutuklanmasına, hukukun askıya alınmasına karşı gençlerin çağrısıyla başlayan 2 Nisan tüketim boykotu hem iktidarda hem de sermaye örgütlerinde huzursuzluk yarattı. Boykot günlük ticari işlemlerde bir süreliğine kesinti yaratsa da, aslında ekonomiden siyasete doğru bir mesaj niteliğindeydi. Mesajın yerine ulaştığı da düşük prodüksiyonlu alışveriş mizanseni kurgulayan bakanlardan, boykot karşıtı açıklama yapan patron örgütlerinden, boykot hakkını kullanan yurttaşların gözaltına alınmasından belli oldu.

“Tüketimden gelen güç” şeklinde ifade edilen boykot potansiyelini ortaya koydu ve amacına ulaştı. Bu aşamadan sonra tüketim boykotunu “Hayatı durdurma” ya da “İktidarı sarsma” potansiyeline sahip bir eylem olduğunu varsayarak siyasetin merkezine yerleştirmek patinaj etkisi yaratacaktır. Çünkü kapitalizm her şeyden önce bir “üretim” tarzıdır; boykottan öte genel grev ve genel direnişe giden yolun taşlarını hazırlamamız gerekir.

Tüketim, bölüşüm alanıyla ilgili bir olgudur. Bir toplumdaki sınıfların tüketime yaptıkları harcamalar gelirleriyle, borçlanma durumlarıyla ve sahip oldukları servetle doğru orantılıdır. Gelir ve servetin oluşumu ise, üretim araçlarının mülkiyet yapısının biçimine, yani nüfusun hangi kesiminin tekelinde olduğuna, toplumsal artığa kim tarafından hangi koşullarda el koyulduğuna, ücretlerin genel seviyesine göre belirlenir. Bu da sınıf iktidarı sorunudur; devlet iktidarında emekçilerin mi sermayenin mi söz sahibi olduğuyla ilişkilidir.

Sermaye açısından bakıldığında, tüketilecek metaların üretimi artı-değerin elde edilmesine bağlıdır. Marx, Kapital’in üçüncü cildinde metaların üretken ya da bireysel tüketime girmek üzere, üretim araçları ya da temel geçim aracı olarak satın alındığını belirtir ve toplumun tüketim gücünün, bölüşüm koşulları temeline dayanan tüketim gücüyle belirlendiğini yazar. Bu da birikim eğilimiyle, sermayeyi genişletme ve genişlemiş ölçekte artı-değer üretme dürtüsüyle bağlantılıdır.

Marx’ın “Yasanın iç çelişkilerinin açımlanması” başlığı altında izah ettiği bu durumu biraz daha........

© Evrensel