Trump’ı dengeleyecek tek güç
Yirmi küsur yıllık iktidarda yaşanmış bir gerçeklik olarak ‘güç zehirlenmesi’ insansal açıdan doğal görülebilir, fakat ahlaksal olarak yanlıştır, fırsatçılıktır. Bu konuları felsefecilere ya da psikiyatrlara bırakarak, bugün bu konu ile yakından ilgili olabilecek Trump’ın Türkiye Cumhurbaşkanı için dizdiği övgülere değinelim. Bu meseleyi tartışırken de, Trump’ın Cumhurbaşkanına övgüsünün Trump-Netanyahu görüşmelerinde ve Netanyahu’nun Türkiye’ye komşu olduğu söylemini ortaya attığı esnada cereyan etmiş olmasının önemine işaret edilmedir. İşte bugün, siz değerli okurlarımla bu konular etrafında gezinmek istiyorum.
Öyle anlaşılıyor ki, bugünkü konumuz Ortadoğu ve ABD politikaları etrafında şekillenecektir. Dünyanın yumuşak karnı olarak Ortadoğu, bu niteliği ile en sorunlu bölgedir. Bir zamanlar petrol ile kapitalistlerin, hatta tüm dünyanın ilgisini çekmiş olan Ortadoğu, günümüzde ise pervasız istilalarla devlet alanını genişleterek, son merhalede ülkemize komşu olmaya yeltenen İsrail’in manevralarına sahne olmaktadır. İsrail Türkiye ile komşu olduğunu ya da olacağını tahayyül ediyor ise, halen tam olarak oturmamış olan Suriye politikasına ağırlıklı olarak Türkiye’nin mi, yoksa İsrail’in mi başat olduğu sorusu ortadadır. Bu mevzuların konuşulduğu ortamda Trump’ın Türkiye’yi övdüğü mü, sövdüğü mü belli olmayan konuşmasının İsrail’e mi, yoksa Türkiye’ye mi yönelik olduğu ya da ayar vermeyi hedeflediği de ortadadır. Bu tür ilk anlarda anlaşılamayan konular politik mercilerde konuşma ve vücut dili analizleri ile çözülmeye muhtaçtır.
Dönemlik politikacılar politik görüşme ve tartışmaları politik malzeme olarak kullanma eğilimindedirler. Oysa ülkelerin dışişleri bakanlığı ya da sekreterlik merkezleri ülkelerin partiler ve dönemlerden bağımsız olarak uzun vadeli politikalarını belirleyip, dönemlik politikacıların bu politikalar doğrultusunda yürümelerini sağlamaya çalışırlar. Hanımefendi dostlarımızdan özür dileyerek analoji yapmak gerekirse, nasıl her başarılı erkeğin arkasında etkili ve zeki bir kadın var ise, benzer şekilde de her başarılı dış politikanın arkasında da basiretli ve etkili bir dış işleri merkezi bulunmalıdır. Hal bu ise, bugün işbaşında olan Trump’ı da, geçmişin dışişleri bakanı sıfatını haiz olmuş olan Condolleezza Rice’ı da dikkate aldığımızda karşımızda şahısları değil, somutlamış ABD politikasını görürüz. Bu politikanın uzun vadeli olduğu düşüncesiyle, ABD’nin Ortadoğu’yu kendi ve yakın ittifakları doğrultusunda şekillendirmeye çalıştığını anlamalıyız. Bu bağlamda, ABD’nin Ortadoğu’da öz kardeşi İsrail, belki de üvey kardeşi olarak Türkiye’yi görebiliriz. Sovyetlerin varlığında Türkiye’nin........
© Evrensel
