Emek velinimettir de?
Kapitalist üretim ilişkilerinde bu ifade çelişkilidir. Zira sisteme adını veren sermayedir. Hal böyle olunca; sistemin sahibi ve belirleyicisi sermaye olup, emek sermayenin altında olarak onun kural ve disiplinine göre çalışan konumunda ise, nasıl oluyor da emek velinimet olarak nitelenebiliyor. Bununla bağlantılı ikinci sorumuz da, eğer emek toplumun velinimeti ise, nasıl oluyor da emeğin yarattığı değerler emekçi ve patron arasında ikincinin lehine dağılıyor? İşte bir emekçi kalkış ayı olarak görülen bu ayın bir yazısını bu konuya ayırdım. Beraberce tartışalım.
Her şeyden önce şu tanımı yapmamız gerekir ki, kapitalizm tarihin bir aşamasıdır ve bu özelliğiyle günümüzde sermaye ve emeğin konumu, geçmiş dönemlerden tevarüs ettiği sosyal ilişkiler bağlamındaki konumlarının bugüne yansımasıdır. Bilinmelidir ki, zaman sürecinde sermayeyi ele geçiren kesim, sermayenin korunması ve emeğin objektif görüntüyle baskılanabilmesi için devleti de oluşturarak salt yönetsel değil, aynı zamanda kurumsal ve ideoloji bağlamında tarihsel mutlak hakimiyetini kurmuştur. Öyle ki, feodal beyliğin sopalı yönetiminin, modern devlet sistemine geçişle objektif yansımalı hukuk sistemi ile ikamesi günümüz devlet-sermaye-emek ilişkisi çerçevesini oluşturmuştur.
Adı “kapitalizm” olan sistemi adı ile belirtmenin ve özelliklerini bilmenin önemi şuradadır: Özgürlükler karşısında sömürü; insan hakları söylemi karşısında emekçi sömürüsü; ve nihayet varsıllık karşısında yoksulluk arızi durumlar olmayıp, sistemin sermaye tarafından kuruluş ve koşullara göre bazen gevşetilerek bazen de sıkılaştırılarak işletiliş şeklidir. O nedenledir ki, kısa vadede emekçi hakkına sahip çıkılması gerekli olmakla beraber, tam kurtuluş olmayıp, çözümü sağlayacak süreç uzun dönemde bizatihi sistemde radikal değişikliklere gidilmesini zorunlu kılar. Bir dönemde bir sendikamız bir vesileyle bazı akademisyenleri de davet ederek........
© Evrensel
