menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir türlü dinmeyen kin: Kefaret hesaplaşması!

56 20
02.08.2025

Eğer Mecliste oluşturulan komisyon cumhuriyetin feshi anlamında ise, var olan Anayasa’ya göre parlamentoyu oluşturan tüm grupların, temsil ettikleri halklara kefaret borcu var demektir, çünkü “kurucu lider” ve “kurucu parti” adına kimsenin kimseye kefaret borcu yoktur! Kefaret borcu zihniyetini taşıyanların art niyetlerini iyi okumak gerekir: Kefaret borcu şu demektir ki; ırksal temele dayanmayan, halkçılık ve devletçilik ilkeleri üzerine inşa edilmiş ulus-devlet siyasi yapılanması yıkılıyor, yerine Türk-Kürt-Arap ırksal temeline dayalı, emperyalist etkiye, dolayısıyla çözülmeye açık sömürücü kapitalist siyasi yapı inşasına yöneleniliyor.

Alt kimlik temel insan hakkıdır, baskılanamaz, yaşanır, fakat ulus-devlet yapılanmasında bireysel özgürlük simgesi olmayıp, ulus yapısının ve sol politikanın temeline yerleştirilmiş dinamittir. Bu dinamit, günümüzde gelişmekte olan çevresel ekonomileri kaosa sürükleyerek parçalamak için merkez emperyalistin kullandığı göz boyayıcı siyasettir. Son zamanların moda söylemi “Türk-Kürt-Arap birliği” ifadesi, ulusu parçalayıcı söz konusu dinamitin Türkiye’nin kucağına verildiğinin işaretidir. Emperyalistin bu oyununa gelip, komisyon kurarak, Kürt ve Arap milliyetçiliğinden sol ve demokratik politika üretilemeyeceği gibi, Türk milliyetçiliğinden de sol ve demokratik politika üretilemeyeceği bilinmelidir. Irksal tabanlı politikalar insan haklarına saygılı görülmelerine rağmen, faşist-kapitalist iç yapılarıyla emperyalizmin halkları ezici politikalarıdır.

Öyle anlaşılıyor ki, açılım politikasında cumhurbaşkanlığı düzeyinde alt kimliklerin gündeme getirilmesi, Ortadoğu’nun yeniden şekillendirilmesi projesi uygulamasında gerekli aşama olan ulus-devlet yapısının bozulmasını amaçlayan emperyalistin hedefi uygulama yolundadır. Mesele, aynen Birinci Paylaşım Savaşı ertesinde Sovyetlerin çevrelenmesi harekatına benzer şekilde, şimdi de Çin’in çevrelenmesi amacıyla Ortadoğu’da bir ABD üssü oluşturmak, İsrail’in toprak sahasını genişletmek ve İsrail’in güvenliği amacıyla yeni bir devlet olarak Kürt devleti kurmaktır. Açıktır ki, bu proje Irak, Suriye, İran ve Türkiye’yi de içine alan bir sahada uygulamaya koyulacaktır.

Bu proje, bölgesel unsurların organik gelişme süreçlerinde kendiliğinden ve organik olarak olgunlaşan bir süreç olmayıp, ABD’nin küresel çıkarları doğrultusunda uygulamaya koyduğu master programın bir bölümüdür. İşin özü şudur ki, Ortadoğu’ya yerleşmeye çalışan ABD, bizlere dayattığı bu proje ile, bir yandan İsrail’in en........

© Evrensel