Tekno ütopyaların gerçeklikle imtihanı
70’lerin sonlarından başlayarak kişisel bilgisayarlar, dijital iletişim, Internet ve mobil iletişimdeki önemli gelişmelerin hemen her birine büyük vaatler de eşlik etti. Herkes kolayca istediği bilgiye ulaşabilecek, eğitime erişimdeki eşitsizlikler ortadan kalkacaktı. Gelişen iletişim teknolojileri ile insanlar arasındaki mesafeler önemini yitirirken dünya daha demokratik bir geleceğe doğru yürüyecekti. Internet ve iletişim teknolojileri bu demokrasi yürüyüşünün katalizörü olacaktı. Kökleri 19 ve 20. yüzyıl tekno ütopyacılığına uzanan bu vaatler bilimsel ilerleme ve insanlığın bilgi birikimindeki artışın insanlığın bütün sorunlarını kendiliğinden çözeceğini iddia eden tezin yeni teknolojilerle ifade edilmesinden başka bir şey değildi. Bu noktada önemli bir ayrım olarak bahsettiğimiz köklerin bilim ve teknolojinin kitlelerin yararına kullanımı açısından önemli örnekler içeren [0] ve sonrasında da Sovyet bilim-kurgu yazınına da rengini veren Bolşevik tekno ütopyacılığından ziyade kendiliğindenci pozitivist yaklaşımlara dayandığını not düşmek gerek. Her halükârda bu teknolojinin kendiliğinden demokrasi getireceğine dair tezler -özellikle de Internet’in kitleler üzerinde hızla yayılan etkisi ile- ciddi bir yayılma alanı bulabildi.
2000’lerden itibaren bu tartışmalara Internet’e erişimin temel bir insan hakkı sayılması tartışmaları eşlik etmeye başlarken 2010’lara geldiğimizde artık Birleşmiş Milletler raporlarında Internet’e erişimin bazı insan haklarının hayata geçirilebilmesi için vazgeçilmez bir araç olduğu........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Robert Sarner
Mark Travers Ph.d
Andrew Silow-Carroll
Constantin Von Hoffmeister
Ellen Ginsberg Simon