Ankara 2011 ayarlarına mı dönüyor?
2011’de Arap Ayaklanması başladığında Türkiye’nin niyeti bölge ülkelerini demokratikleştirme olsaydı, yumuşak güç dediğimiz yöntemlerle devreye girseydi bugün çok çok başka şeyler konuşuyor olurduk. Türkiye, 2011’de Müslüman Kardeşler hamisiydi, kardeşiydi, ağabeyiydi, destekçisiydi. Aradan yıllar geçti, Suriye defalarca kana bulandı, yüz binlerce insan öldü, milyonlarca insanın hayatı defalarca ama defalarca yerle bir oldu. Geçtiğimiz birkaç yıl içinde memleket hariciyesi biraz daha dengeli bir üslup ve diplomasi öncelikli bir çizgi benimsemeye başlayınca biraz ümitlendik. Ve yıl oldu 2025. Türkiye bir kere daha yumuşak gücü bir tarafa, saha gerçeklerini başka tarafa savurup askeri seçeneklere öncelik verdiği politikalara dönüş yapmaya başladı.
Elbette Şam’daki geçici yönetimden bahsediyorum. “İyi de Amerika da destekliyor o yönetimi, Körfez ülkeleri de... Türkiye desteklediğinde mi sorun oluyor?” diyenler olabilir. Amerika çıkarına bakar, nihayetinde Suriye, Amerika’dan on binlerce kilometre ötede ama bizim yanı başımızda. Amerika bile geçici yönetimin Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Eş Şara’ya uyarılarda bulunuyor, Körfez ülkeleri ise Suriye’de giderek daha da koyulaşan bu radikalleşmeden hiç ama hiç memnun değil.
Yüksek siyaset koridorlarında konuşulanlar, resmi ağızlardan halka anlatılanlar gerçekten önemini yitirdi. Suriye’de, Suriye’ye adını vermiş olan Süryanilerden Dürzilere, Alevilerden ilk Hristiyan havarilerinin ayak bastığı toprakların çocukları olan Hristiyanlara kadar bütün kadim topluluklar varoluş mücadelesi veriyor artık.
Biliyorsunuz Dürzilerle Bedevi Arap aşiretleri arasında başlayan ve tezgah olduğu aşikar çatışmalar Eş Şara yönetiminin yol vermesi ile Arap aşiretlerinin Dürzilere saldırdığı, Şam onaylı bir katliama dönüştü. Süveyda 1 haftaya yakın insanlıkla, dinle, vicdanla alakası olmayan on binlerce silahlı adamın binbir türlü işkenceyi eğlenceye çevirdiği bir yere dönüştü.
Türkiye’de bu çatışmalar “Ülke bütünlüğünü sağlamaya çalışan bir devlet başkanının meşru mücadelesine karşılık İsrail yanlısı olan ve üstelik Müslüman (ki burada kasıt Sünnilik) olmayan bir kitle” şeklinde anlatılıyor. Bizzat bu hikayeleri anlatanlar acaba Süveyda’da tekbirler getirerek ellerinde palalarla dolaşanlarla aynı sokakta yaşamak isterler mi?
Suriye’de olan........
© Evrensel
