menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Vahşetin idaresi!

176 26
latest

Son bir haftada Süveyde’de yaşananlar, Suriye’nin içinden geçtiği ‘dehşet’ çağını pek çok açıdan karakterize ediyor.

Mezhep düşmanlığı serbest bırakıldı.

Merkezi kontrol için nefret ve şiddet araçsallaştırıldı. Ortada normatif bir devlet yok.

Devlet adına güç kullananların bir isyan ya da çatışma karşısında benimsediği söylemin mezhepçi düşmanlığa kaçması; araçsallaştırdığı yöntemin baskın, infaz, yağma, kundaklama, darp ve mezhepsel şiddet olması, felaketin geldiği asıl kaynağı resmediyor.

IŞİD ve El Kaide başta olmak üzere bilumum selefî-cihadî örgüt ve çetevari gruplardan devşirme ordu ve emniyet güçleriyle istikrarlı bir devlete kavuşacaklarını sananlar, bırakacakları tek mirasın vahşet olduğunu ispatladılar.

Suriye artık geri getirilmesi çok zor kayıp bir ülkedir.

Rejim değiştirmeye dönük yıkım süreci, Suriye’yi ne kadar uluslararası müdahale alanına çevirdiyse yeni rejimin inşa süreci de o denli bu ülkeyi çok aktörlü hesaplaşmaların rehinesi yaptı.

Yıkım sürecinin orkestra şefi ABD, Colani yönetimiyle Suriye’yi Amerikan eksenine taşımaya karar verdiği andan itibaren tek taraflı bağımlılık ve mahkumiyet ilişkisi tesis edilmiş oldu.

Haliyle Süveyde’nin kontrolünü ele almak için Bedevi aşiretleri ile Dürzi milisler arasındaki çatışmayı fırsata çeviren HTŞ güçleri aşağılık suçlar işlemeye başlayınca, herkes dönüp Trump yönetiminin siyaseti değişecek mi diye baktı. Bu değişiklikten murat Ebu Muhammed el Colani’nin ipini çekecek mi? Acaba yerine Suriye Demokratik Güçleri (SDG) Genel Komutanı Mazlum Abdi’yi geçirecek mi? Bu sorular hegemonya ilişkisinin ne denli içselleştirildiğini gösteriyor.

Pozisyon değişmediyse bu konumda olan güçten beklenen sıradaki hamle ateşkesi temin etmesidir. Ki ateşi kesmese de dün sağlanan ateşkes Amerikan garantörlüğüyle geldi.

Bir haftada çok çarpıcı sonuçlar ve dersler çıktı. Bu çatışma ve ateşkes süreci İsrail’i Suriye’nin kaderinde söz sahibi yaptı.

Ateşkesi duyuran ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack açıkça bunu İsrail ve Suriye arasında bir anlaşma olarak sundu.

Elçinin “İsrail Başbakanı ve Suriye Cumhurbaşkanı, ABD’nin desteğiyle, Türkiye, Ürdün ve bölge ülkeleri tarafından da benimsenen bir ateşkes üzerinde anlaştı” açıklaması, yeni Suriye’nin parametrelerini de koyuyor.

Suriye’nin ipleri Suriyelilerin elinde değil. Bağımsızlık savaşı verebilecek ne kadroları ne iradesi ne de gücü var.

Suriye’nin geleceğini tayin edici ana güç artık ABD. Fakat patron, kendi önceliklerini bölgesel ortaklarının çıkarlarıyla harmanlayarak rotayı çiziyor.

Çatışma sürecinde ABD’nin takındığı tutum, şimdilik Colani yönetimiyle yola devam edeceğini gösterdi. Trump açısından Colani ile el sıkışırken de kolaylaştırıcı ya da itici faktörler bu türbülans sırasında da geçerliliğini koruyor.

Her şeyden önce Trump hâlâ HTŞ’yle Suriye’yi Abraham Anlaşmalarına sokacağına inanıyor. Yani işgal altındaki topraklarından vazgeçme, güney Suriye’nin tampona bölgeye dönüştürme ve düşman tarafa hava sahasını açma ve operasyon (suikast-bombalama-kaçırma) özgürlüğü tanıma pahasına İsrail’le ilişkiler normalleşecek!

Beri tarafta Trump’ın Körfez’de 4 trilyon dolar yatırım sözü aldığı ortaklar da Colani’nin ipinin çekilmesini istemiyor. Trumpizmde paranın hatırı büyük!

Dahası; İsrail-Amerikan ekseni için Suriye’de şimdiye kadar elde edilmiş çok önemli kazanımlar var.

İran’ın bölgeden gönderilmesi, Hizbullah’ın destek hatlarının kesilmesi ve Filistinli örgütlerin bastırılması cepte olan ve korunması gereken sonuçlar. Ayrıca İsrail’le barışma istediği olan bir yönetimi evire çevire döverek yoğurabilirler ama aynı işlevselliğe sahip........

© Evrensel