Bir ‘meşruiyetin’ iki yanı ve Deniz’in savunması
ABD’nin Ankara Büyükelçisi ve Suriye Özel Temsilcisi Barrack’ın, New York’ta katıldığı bir etkinlikte, Türkiye ve ABD arasındaki sorunlara dair soruyu yanıtlarken söylediği sözler, şimdiden tarihe yazıldı: “Başkanımız ‘Bundan bıktım, ilişkiler düzeyinde cüretkar bir adım atalım ve ihtiyacı olanı verelim’ dedi….Tamam sayın başkan, neye ihtiyacı var?’ diye sorduğumda ‘meşruiyet’ dedi. Çok akıllı biri. Mesele sınırlar, S-400 ya da F-16’lar değil. Mesele meşruiyet.” Barrack, şu yorumu da yaptı: “[Erdoğan] 71 yaşına geldi. [Türkiye] bir demokrasi ama otoriter gibi. Başkan Trump dahice bir şekilde ‘Çözüm olarak ona meşruiyet vermeliyim’ dedi. Şu an bu oluyor.”
Paranın dünyasının figürlerinin, uluslararası ilişkiler mimarisindeki ‘alışveriş’ tarifini böyle ifade etmeleri şaşırtıcı değil. Marx’ın ‘para’ analizinde olduğu gibi, kapitalist emperyalist dünyanın diplomasi söyleminin nezaket kabuğunun altındaki çıplak gerçek budur.
Ancak, bu ilişkinin bugün icat edilmediğini hatırlamadan meseleyi bütünlüklü anlayamayız. Erdoğan’ın son ABD ziyareti öncesinde arşivlere başvurularak hatırlatılanlardan biri de, ABD Başkanlarından Eisenhower’in, 9 Ekim 1959’da, Türkiye’nin O Dönemki Başbakanı Adnan Menderes’i kabulüne dair bir fotoğraftı. Fotoğrafın alt yazısında şu ifade yer alıyordu: “Eisenhower, Menderes’e bir de imzalı fotoğrafını vermişti.”
İki kutuplu dünya sürecinde NATO........
© Evrensel
