Acı söylüyorum kendi kendime
Kurultay ne olacak, kurultay sonrası borsa ne olacak, yabancı yatırımcı ne olacak, Merkez Bankası ne yapacak...
Ülkenin rejimi bir kez daha değişmek üzere, üstelik hasardan nasıl dönülecek, dönülebilecek mi belli değil, ne saçma geliyor değil mi bunları konuşmak?
Tencere iktidarı götürür mü diye konuşuldu senelerce, yaşam kalitesinin ve özgürlüklerin hiçbir hükmü yokmuşçasına insanlar ancak parasız kalınca hükümetten yaka silker diye öngörüldü. Siyasetin bilimi de böyle bakmak zorunda elbet lakin günün sonunda altı yavaş yavaş açılan kazanda piştiğinin farkında olmayan kurbağaların fazla kaynamaktan lime lime oldu etleri, dişe dokunur bir şey kalmadı kemikler üzerinde.
Her stratejisi tuttu iktidarın, seri yalanlar sonucu gerçekle bağımız kesildi. Her şeye inanasımız gelmesi ve hiçbir şeye ikna olmayışımız arasında bir fark kalmadı. Duyduğumuza olan temkinimiz ve tepkimiz, ne duymak istediğimizle ilintili, ne görmek istediğimizle ilgili ve kimin söylediğine bağlı. Denklemlerde hakikat aramıyor nicedir birileri.
Ayrıştır, çatıştır yöntemi işe yaradı. İnanç, etnisite, taraftarlıklar, partizanlıkları geçtim gündeme dair tek bir cümlede ayrışıp birimizi yaftalayıp silmek konusunda yarışır olduk. Herkesin elinde sıralı bir “Yok olsun istedikleri” listesi.
“Bilmesinlercilik” yani obskürantizm idi uyguladıkları, bilmemenin ve öğrenmeye çalışmamanın kolaycılığı aldı bayrağı yürüdü, en büyük hükmü bilmek olan kesimleri bile etkisine aldı, yeni bir bilgiye tok artık sanki herkesin karnı. İlerlemek için tartışmak da neyin nesiymiş, çatışmanın şevki ve şehveti yanında?
Toplumsal ahlakı yok et der kitaplar otoriter rejimlere, yerine kendininkini........
© Evrensel
