menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Türk Müziğinde Nota Yazımı 19. Yy. da Mı Başladı?..(2)

15 0
07.05.2025

Gökhan Aya’nın aşağıdaki linkteki yazısını analiz yapmaya devam ediyoruz…

https://fikirturu.com/kultur-sanat/turk-sanat-muzigi-nasil-kayboldu-bugun/

AYA: “Mekândan makara: Müziğin meşkten plaklara yolculuğu

Geçmiş yüzyıllarda Topkapı merkezli Saray ve çeşitli yüksek devlet görevlilerinin köşk ve yalılarında, daha sonra da meyhaneler ve özel eğlence alanlarında hayat bulup sonradan yayılan ve bugünden geriye bakınca klasik Türk musikimiz dediğimiz bu müzik kent merkezli olmakla beraber, 19. yüzyılda yavaş yavaş nota kullanımı yaygınlaşmaya başlamış olsa da, genellikle Türk müziğinin ana öğretim ve aktarım yöntemi olan meşk ile yaygınlaşıyordu.”

AY: Türklerde nota kullanımı 19. Yy. da başlamamıştır. Türkler, İslamiyet sonrası tarihsel süreç içerisinde farklı notalama sistemlerini kullanmış, ancak notasyon konusunda bir sistem birliğine varılmamıştır. Bu durum bir zenginlik olarak ta kabul edilebilir.

1) Ebced Notası (Alfabenin ilk on iki harfini, A B C D H V Z H T Y K L harflerini kromatik denilebilecek bir dizi içinde kullanan Kindi’ye ait olup, Arap harflerinin özelliğinden yararlanarak Ebced harfleri üzerine tesis ettiği nota sistemidir.)

2) Osman Dede (Kutbunnayi) Ebced Notası

3) Kantemiroğlu Ebced Notası

4) Abdülbaki Nasır Dede Ebced Notası

5) Hamparsum Notası

Daha sonra; Ali B. Yahya (950), Farabi (870-951), İbni Sina (980-1037), Safiyyiddün Urmevi (1216-1294), Kutbuddin Şirazi (1236-1311), Muhammed Bin Mahmud El-Âmilî (1033-1104), Muhyiddin Mehmed/ El Ladiki) (-1851), Marağalı Abdülkadir (1360-1435), Ali Ufki (1610-1675), Kantemiroğlu (1673-1723), Kutbünnayi Osman Dede (ö.1729), Rauf Yekta Bey (1871-1935), Dr. Suphi Ezgi (1869-1962), Sadettin Arel (1880-1955), Abdülkadir Töre (1873-198), Mustafa Nezih Albayrak (1871-1964), Gültekin Oransay (1930-1989), Ekrem Zeki Ün (1910-1987), Ekrem Karadeniz (1904-1981), Muzaffer Sarısözen (1899-1963) ve diğer müzikologlar Türk müziği yeni notalama sistemi üzerinde çalışmalar yapmışlardır.

AYA: “Derken ses kayıt ve çalma aygıtlarının keşfi ve benimsenmesiyle beraber üretim sürecinde olağanüstü değişimler gündeme geldi. Plak endüstrisi icracı ve besteci için yeni bir gelir kapısı olmanın yanı sıra üretilen müziğin yaygınlaşması için eskiden ihtiyaç duyulan öğeleri bir anda adeta topal bıraktı, adeta demokratikleştirdi. Hele buna bir de 1920’lerle beraber radyo eklenince müzik üretimi ve yaygınlaşmasına modern kaideler hâkim olmaya başladı. Yüzyıllar boyu ancak bir kişiden başkasına canlı olarak ister eğlence için ister eğitim için aktarılan müzik parçaları artık ses reprodüksiyon araçları sayesinde çok daha kolay erişim imkanı dahilindeydi. Bir ezgiyi veya daha uzun bir eseri insanların sevmesi, tutması ve benimsemesine dair mekanikler aşağı yukarı aynı kalsa da bu teknolojik gelişmelerin “müzikte popülerleşme” gibi başka ve modern bir kavramının doğuşunda gösterdiği etki tartışılmaz ölçüde büyüktür. Bu önemli noktalardan biri de plak formatının o yıllarda uzun süreli kayıtlara müsaade etmemesidir. Oysa hem Türkiye topraklarında, hem Arap, hem İran hem Hint diyarında ve tabii ki Avrupa incelmiş klasik musikilerinde uzun süre tutan eserler için plak formatının o günlerde plağın bir yüzünde en fazla 5 dakika kadar tutan süre dağarcığı yeterli olmaktan çok uzaktır. Türk musikisinde de uzun süre tutan nice form ve eserin plağa nasıl aktarılacağı kafaları meşgul etmiş, hele Hint ragaları gibi bir saatten az örneği (özellikle o günlerde) görülmediği için bu “plak işinin tutmayacağı” düşüncesi çokça dillendirilmiştir. Buna rağmen tabii ki endüstri talebe adapte olur, müzik talebinde olanlar da endüstriye uyum sağlarlar. Hem bundan hem de yeni bir kapitalist endüstri olan plak endüstrisinin kâr hevesini tatminden ötürü kısa süreli ve daha çabuk şekilde müzikal albeniyi yansıtan eserlerin plağa okunması öncelenmiştir. Sanat musikisi dahilinde olan eserlerin “tutanları” artık popüler tüketim öğeleridir.

AY: Katılıyorum…

AYA: “Yasak, inkılap, direniş: Türk musikisine açılan cephe

Türk müziği bu yeni ivmelenmesini kazanmışken yeni kurulan ve “muasır medeniyet” seviyesine ulaşma konusunda züccaciye dükkânına girmiş bir fil gibi davranan inkılapçı tavırlı yeni cumhuriyet bu atılımcı ruhuna uygun olmadığını düşündüğü yerel musikinin de terk edilmesi gerektiğine karar verir. “Musiki inkılabı” denilen ve ülke müziğine ve kültürüne bedelleri halen daha tartışılan bir döneme girilir.

1926 yılında konservatuarlarda Türk müziğinin........

© Enpolitik