DEM Parti’nin ikili oyunu
Son bir yıl içerisinde Türkiye siyaseti iki çok kritik sürecin içerisine girdi. Birincisi, Ekim 2024’te Bahçeli’nin Öcalan çıkışıyla beraber Kürt sorunu için yeni bir çözüm süreci başladı. Bu süreç Şubat 2025’te Öcalan’ın PKK’ya silah bırakma çağrısı yapması ile yeni bir eşik atladı ve sonunda PKK Mayıs 2025’te kongresini toplayarak silah bıraktığını açıkladı (ama hâlâ tam silah bırakmadı ve süreç devam ediyor).
İkincisi ise, 19 Mart 2025’te başta İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu olmak üzere İstanbul’daki belediye başkanları ve bürokratların tutuklanması ile Türkiye’de tam otoriter rejime geçiş süreci başladı. Bu süreç, rejimin CHP’ye hız kesmeden sürdürdüğü yargı operasyonları ile halen devam etmekte.
Bu iki sürecin çakışması DEM Parti’yi büyük bir ikilemin içerisinde bıraktı.
Aslında, DEM Parti’nin bir asırlık derin bir sorun olan Kürt meselesinin çözümü için siyasi iktidarla bir müzakere süreci içerisine girmiş olması başlı başına bir sorun değil. Hatta aksine sorun çözülecekse iyi bile.
Ancak, Kürt sorununun çözümü için adım atılırken temel motivasyon demokrasi ve temel hak ve özgürlükler olmadığı için, siyasi iktidar, çözüm istiyorsa DEM Parti’nin iktidarın otoriterleşme yönünde atacağı adımlara da destek olması ya da en azından köstek olmaması şartını da getiriyor. Bu durum ise DEM Parti’yi kaçınılmaz olarak bir çelişkinin içerisine sokuyor. Çünkü, DEM Parti her ne kadar “Kürt siyasal hareketi” olarak anılsa da, bugüne dek kendisini toplumdaki tüm dezavantajlı kesimlerin sorunlarına el uzatan sol ve demokrat bir parti olarak sunageldi. 2015’ten beri parti olarak girdiği seçimlerde ........
© Elips Haber
