menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Muhafazakar Demokratlık’tan otoriter Demokrat’lığa

139 1
14.09.2025

Gazze, Nepal, Ukrayna, Polanya, İran, Yemen derken, Hollanda, Belçika, Fransa, Almanya, ABD dünya kaynıyor. Böyle giderse, aslında “Siber Cumhuriyet”te böyle şeylere gerek kalmayacak. Sahi “Hangi muhafazakarlık?”, “Hangi Demokrasi?”, “Hangi Otorite?”. ”oto kontrol” sistemlerini söküp, yerine bir kişi ya da grup adına “Otorite: Nufus, yetki” yerleştirirseniz onun adı “Demokrasi” değil, “Otokrasi” olur. O devlet “Polis Devleti” olur. Ona “Kanun devleti” derler, “Hukuk devleti” değil. Orada kanun yapan kimse, o polis gücü ile kanunu uygular. Aslında Din adamlarının ve devlet adamlarının İlahlığı ve Rabliği böyle ortaya çıkıyor. Biri kendi fetvalarını, dini yorumlarını dayatıyor, kimi kendi partisi üzerinden topluma bir düzen dayatıyor. Ve koydukları bu "Norm"lar üzerinden aykırı söz ve eylemleri “Anormal” olarak niteliyor, “Kamu düzeni” adına bu söz ve eylemleri “İllegal” kabul ediyorlar. Eğitim kurumları, Sivil toplum, Cemaat ve Media üzerinden kişi ve toplulukları bu normlara uygun davranmaya zorluyorlar. “Talim ve terbiye dedikleri bu. “Talim etmek”, öğretmek-bildirmek anlamına geliyor. Tarihi, hali ve geleceği ego santirik bir şekilde topluma dayatırken aslında “Talim” ediyorlar. “uygulamalı öğretme, bildirme”, ama bir takım ülkelerde bu iş ”Haddini bildirme”ye kadar varıyor tabi. Tabi, Terbiye, Mürebbiye de aslında benzer anlamlara sahip. Mesela “Rab” Terbiye eden anlamına gelir. Terbiye etmek, yetiştirip geliştirmek gibi bir anlama gelir. “Mürebbiye” de “terbiye veren” demek..

Bizim ahali ne “Demokrasi”yi bilir, ne “Cumhuriyet”i, ne Laiklikği bilir, ne “Şeriat”ı! “Devlet” ile “hükümet”i birbrine karıştırır.. “Hükümet”i “devlet” zanneder. Mesela “hükümetin bölünmesi”ni asla kabul etmez. Bunu zafiyet olarak görür. Oysa servet, silah ve iktidar tek elde toplanmasın diye, Hükümet “Yasama, yürütme ve yargı” olarak birbirinden ayrılmıştır. Devlet de sacayağı üzerinde durur: Yurttaş, toprak ve Devletin asli unsurlarının farklı dini, etnik, mezhebi, ideolojik ve politik kanaat farklılıklarına rağmen barış içinde bir arada yaşama iradesine sahip insanların birlikte oluşturacakları hukuk düzeninden oluşur devlet. Bu anlamda “Adalet Mülk/Malik olunan, sahip olunan her şeyin temelidir” Tek bir “Ulus”tan oluşan bir devletten söz ediyorsanız, o ulusun toprağına “Vatan” denir”. Ama Halk’ın “Ülke”si, “Yurd”u,” Memleket”i de vardır. Bunların arasındaki ilişki çelişki nedir?

Hiç kimse denetlenemez, hesap sorulamaz, “la’yüs’el” olmamalı, olamamalı. Mustafa Kemal “Tek Adam”dı ve sonuçta Cumhuriyet dedikler “Monarşik bir Cumhuriyet” oldu. Demokrasi dediler, Halksız, “Askercil bir demokrasi” getirdiler, “rayından çıkan Demokrasiyi rayına oturmak için”?!

Sizden olan emire itaat” etmeyi, kimi kendi kavminden anladı, kimi, dininden, kimi mezhebinden, kimi tarikatında, kimi partisinden, kimi hemşerisinden diye anladı. Orada “Siz” çoğul, “toplumun bütünü “Yetkisini halktan alan ve halka hesap veren içlerinden biri”. Elbette insan devleti, mal, can, namus, akıl-inanç ve neslini korumak için kurar. O devlet meşru bir devlet ise, bu temele aykırı olmamak üzere, Adalet, Barış, Hürriyet yolunda, ehliyet, liyakat, istişare ve şura yöntemi ile onların inanç ve fikirlerine, geleneklerine bu temel şartlar çerçevesinde karşı çıkmamak üzere bir düzen kurar. “Devletin dini” olmaz. Din “Allah’ın dini”dir. Yani Yaratan’ın yaratılanlar için tayin ettiği dindir. İnsanların din’i olur. Devlet onu korur. Aykırı bir inanç sahibinin de 5 temel emniyeti korunur. Onun dini ona, bizim dinimiz bizedir. Bir kavme olan düşmanlığımız bile, bizim onlar hakkında adaletsizliğe sevketmemesi........

© Elips Haber