menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Finansal yeniden yapılandırma nedir -ne değildir- daha etkin olması için öneriler

19 0
09.09.2025

CENGİZ GÖĞEBAKAN - Emekli Bankacı / Finansal Yönetim Danışmanı

Finansal sektör, ülkemizin yeterli sermeye yapısına sahip, son derece yüksek teknolojik altyapısı ve kaliteli insan kaynağı ile faaliyet gösteren ve ülkemizin sürdürülebilir büyümesine lokomotif rolü üstlenen sektörlerinin en başta gelenlerindendir.

Düzenleme ve denetleme otoritesi olarak, başta BDDK olmak üzere, koordineli olarak çalışan TCMB-TMSF-SPK gibi kuruluşlarla birlikte ülkemizin tasarruf ve birikimlerini, en verimli alanların finansmanına yönlendirilmesine yönelik bütünlüğü sağlar. Ve buna ilişkin en çağdaş yasal düzenlemelerin ülkemiz gerçeklerine yönelik olarak geliştirilmesi ve adaptasyonu için çaba göstererek, siyasi otorite ile uyumlu şekilde, ülkemiz ekonomisinin sürdürülebilir büyümesi ve kalkınmasının motorunu inşa ederler.

Ülkemiz reel sektörü ise ezelden beri kısıtlı sermeye birikiminin çok ötesinde, nicelik ve nitelik olarak yeterince gelişememiş finansman teknikleri ile büyümesini sağlamakla birlikte, ekonomik kırılganlıklara da çok açıktır. Bununla birlikte, kur -faiz ve fiyatlar genel seviyesi şeklinde özetlenebilecek temel parametrelere yönelik Risk yönetimi teknikleri ile hedge-swap-future- option gibi finansal koruma kalkanlarına erişim kısıtı ve bunun maliyetlerinin yanı sıra, buna yönelik yetişkin iş gücünün yeterince yaygın olamaması nedeniyle reel sektörün finansal kırılganlığını arttırmaktadır.

İşte tam da bu noktada, her dönemde ihtiyaç halinde olabilen ve konjonktürel olarak da elzem ihtiyaç haline gelen, Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY), ekonomik resesyon dönemlerinde şirketlerin ayakta kalması ve yükümlülüklerini yerine getirerek ekonomiye kazandırılabilmesi için kritik bir mekanizma ihtiyacı olarak ortaya çıkıyor.

Ancak ülkemizde yapılandırma uygulamalarının etkinliğini azaltan sorunlar ve iyileştirme ihtiyacı olan birçok konu bulunuyor.

Bu yazımda, ülkemizde finansal yapılandırmanın tarihçesi, mevcut sorunları ve bu sorunların çözümüne yönelik tespit ve önerilerime, 38 yıllık pratik bankacılık deneyimimle değinmeye çalıştım.

Konuyu bir teşbih ile açıklamaya çalışırsak; insan sağlığı ile ilgili sağlık kontrol ve önlemleri için yapılması gerekenler ile işletmelerin finansal sağlığını korumak ve bozulma hallerinde alınması gereken tedbirleri birbirine benzetmek faydalı olacaktır.

İnsan sağlığı ile ilgili olarak nasıl ki, tıp mesleği tüm kişi ve kurumları ile Hipokrat yemini çerçevesinde kamusal ilke ve kurallarla önleyici hekimlik – tedavi yöntemleri (ilaç-ameliyat-yoğun bakım-organ nakli vs. ) geliştiriyor ve insanın sağlığı için her türlü tedbiri sonuna kadar alıyorsa,

Yukarıda belirtilen finansal birimlerin de, işletmelerin finansal sağlığını koruyabilmesi, bozulma eğiliminde düzeltilebilmesi ve sürdürülebilirliğini sağlaması amacına yönelik her türlü ürün – enstrüman ve uygulamaları geliştirerek – yaygın olarak kullanımını sağlayıp, reel sektörün mali sağlığını koruması ve geliştirmesi gerekmektedir.

Nasıl ki, insan sağlığı için önleyici hekimlik – kontrol uygulamaları yaygın haldedir, aynı şekilde firmaların mali sağlıkları bozulma eğilimine girmeden önce; Önleyici Finansal Yapılandırma ile başlayıp, mali sağlığı iyileştirmek için zaman kaybetmeksizin erken teşhis – tedavi yöntemlerinin uygulanması rutin hale gelmelidir. Zira mali sağlığı iyileştirme için geç kalınan her aşama, hem bankacılık kesimi için hem de işletmeler için daha yüksek kayıplar ve maliyetlere katlanmayı gerektirecek, geri dönüşümü kolay olan işletmelerden kayıplar yaşanabilecektir.

Ülkemizde yapılandırmanın tarihçesi ve kapsamı

Ülkemizde yasal tabanı olan finansal yapılandırma uygulamaları, özellikle ekonomik kriz dönemlerinde şirketlere finansal açıdan nefes aldıran, geçici düzenlemeler olarak hayata geçirildi. 2002 yılında İstanbul Yaklaşımı ile başlayan bu uygulamalar, 2006-2007 yıllarında Anadolu Yaklaşımı adı altında devam etti. En son 2018 yılında Bankacılık Kanunu’na eklenen bir madde ile bugünkü yapısına kavuşan Finansal Yeniden Yapılandırma uygulaması yasal altyapıya oturtulmuş durumdadır.

Ancak;

- Bu modellerin yasal dayanaklarının ekonomik kriz dönemlerine özgülenen geçici mevzuatlarla düzenlenmesi,

- İçerik ve kapsamları ile kullanılacak enstrümanların, şirketlerin sürdürülebilir finansal sağlığını sağlamaya yeterli olamaması,

- Sürdürülebilir kamusal faydayı optimize etmekten ziyade, geçici önlemler alınmak suretiyle günü kurtarmaya matuf sonuçlar doğurmasına,

- Ve kriz dönemlerine yönelik-geçici uygulamaların yasal sürelerinin sona ermesiyle uygulamadan kalkması sebebiyle,

düzenlemeleri doğuran yasal mevzuatın içinde belirtilen hedef ve amaçlarını sağlayamamasına neden olmaktadır.

Tamamen pratik tecrübelere dayanan bu görüşümüzü, 2002’den beri uygulanan yasal altyapısı olan finansal yeniden yapılandırma programlarına alınmış olan firma sayıları ile bunların mali büyüklüklülerini ve bunların ne kadarının günümüzde finansal sağlığına kavuşmuş şekilde ekonomiye yeniden kazandırılmış olduğuna dair istatistikler (ki sadece TBB ile BDDK bu veriye sahip olabilecek durumdadır) yayımlanabilirse teyit edebiliriz.

Bununla birlikte, Finansal Yeniden Yapılandırma (FYY) yeni bir kavram olmasına rağmen, geleneksel bankacılık yöntemleriyle, bankaların solo (ayrı ayrı) veya özellikle büyük riske sahip olan bazılarının bir araya gelerek, aynı firmalar için yaptıkları yapılandırma işlemleri, şahit olduğumuz 40 yılı aşkın süredir her daim uygulanmaktadır. Bankalar, kredi borçlarının ödenmesi için şirketlere genellikle kendi iç prosedürlerine ve teamüllerine dayanan çözümler sunmuştur. Bu geleneksel yaklaşımlar, herhangi bir özel kanuni düzenleme olmadan, alacaklı ve borçlu arasındaki genel esaslara dayanarak gerçekleştirilmeye devam edegelmektedir. Yasal tabanı olan finansal yeniden yapılandırma uygulamaları ise, bu geleneksel yöntemlerin, belirli şartlar altında yasal bir çerçeveye oturtulmuş hali olarak da görülebilir.

Ancak, yapılandırmanın yalnızca finansal bir süreç değil, aynı zamanda operasyonel yeniden yapılandırma ile birlikte yürütülerek kalıcı finansal sağlığı oluşturması gerektiği de unutulmamalıdır. Verimlilik odaklı operasyon süreçlerinin etkinliği, şirketlerin finansal sürdürülebilirliğini sağlamada kritik bir rol oynar. Örneğin, stok yönetimi, üretim planlaması, tüm hedge ürünlerinin yaygın kullanımı ila süreç optimizasyonu gibi alanlarda yapılacak iyileştirmeler, şirketlerin operasyonel verimliliğini artırarak finansal istikrarı destekler ve şirketlerin dayanaklılığını artırır. Bu bağlamda, operasyonel iyileştirmeler yapılandırmanın başarısında önemli bir bileşen olarak öne çıkmaktadır.

Dünyada finansal yeniden yapılandırmanın tarihçesi

Elbette yapılandırma sadece ülkemize has bir durum değil. Dünyadaki tarihçesine bakacak olursak, Finansal yeniden yapılandırma (restructuring), dünya genelinde ekonomik krizlerle paralel olarak gelişmiş bir kavramdır. Modern anlamda yapılandırma uygulamaları, 20. yüzyılın başında ABD'deki Büyük Buhran (1929-1939) döneminde ortaya çıkmıştır. Bu dönemde, iflas eden işletmeleri kurtarmak için hukuk ve finans dünyası yeniden yapılandırma süreçlerini geliştirmiştir. ABD'nin Chapter 11 iflas yasası, bu sürecin kurumsallaşmasında önemli bir dönüm noktasıdır.

1960'lar ve 1970'lerde küresel petrol krizleriyle birlikte yeniden yapılandırma uygulamaları Avrupa'da da yaygınlık kazanmıştır. Bankalar, borç verenler ve hükümetler, şirketlerin borçlarını yeniden düzenlemek için iş birliği yapmış ve bu süreçte borç-hisse takası, varlık satışı ve operasyonel yeniden yapılandırma gibi araçlar geliştirilmiştir.

1980'ler ve 1990'lar, Asya ve Latin Amerika'da finansal krizlerin yoğun olduğu bir dönemdi. 1997 Asya Krizi, bölgede finansal yeniden yapılandırma süreçlerinin kurumsallaşmasını hızlandırmıştır. Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi uluslararası kuruluşlar, bu süreçlerde etkin bir rol oynayarak borçlu ülkelerin ekonomilerini yeniden yapılandırma stratejileri geliştirmiştir.

2008 Küresel Finansal Krizi, dünya çapında finansal yeniden yapılandırma uygulamalarının daha sofistike ve sistematik hale gelmesine yol açmıştır. Bu dönemde, büyük şirketlerden küçük işletmelere kadar geniş bir yelpazede borç yeniden yapılandırma süreçleri uygulanmıştır. Başta ABD ve Avrupa Birliği, BASEL kuralları ile bu süreçleri desteklemek için yeni düzenlemeler getirmiştir.

Bugün, finansal yeniden yapılandırma motif değiştirmiş ve restructuring ifadesi yerine turnaround management yani finansal yapılandırmanın dönüşüm olduğu literatüre geçmiştir. Finansal yeniden yapılandırma kriz yönetimi, sürdürülebilir büyüme ve ekonomik kalkınma için vazgeçilmez bir araç olarak kullanılmaktadır.

Dünyanın birçok ülkesinde, bu süreçlerin etkinliğini artırmaya........

© Ekonomim