Midas’ın kulakları insan kulakları
Büyük işler, küçük adımların birikimiyle ortaya çıkar. Bugün attığın her adım, yarının başarılarına temel oluyor. Teknoloji her ne kadar göklerden inen bir mucize gibi görülse de, onu gerçekten anlamlı bir yere taşıyanlar, bu tür insanlar olmuştur. İşin hiç teknolojiyle ilgisi olmayan durumlarda bile, başarılı bir noktaya ulaşmasını sağlayanlar, yine insanlardır.
Kapanan Seri B yatırım turunda aldığı 80 milyon dolarlık yatırımla şimdiye kadar aldığı yatırım tutarını 140 milyon dolara yükselten Midas’ın bu noktaya nasıl geldiğine bir bakalım.
Midas CEO’su Egem Eraslan’ın Peninsula’daki sunumunun son ve vurucu ekranında 80 milyon dolarlık yeni yatırımla Midas’ın aldığı toplam yatırımın 140 milyon dolara ulaştığı bilgisi yer alıyordu. İnternete girip arama yaptığınızda Midas ile ilgili olarak bunu konu alan haberler yer alıyor. Ne yalan söyleyeyim, ben böyle milyon dolarların havada uçuştuğu ilgi çekici haberlerden çok fazla etkilenmiyorum. Bunun, daha önce anlattığım hikâyesini kısaca özetleyeyim.
Türk Telekom’un özelleştirilip yüzde 55’inin Oger’e 6,55 milyar satılmasının üzerinden bir süre geçmişti ama bu özelleştirme bizim kendimizi milyar dolarlara yakın hissetmemize neden olmuştu çünkü rakamı bir çekin üzerine yazılı olarak görmüştük. Hatta öyle ki, 6,55 milyar doların 50 milyon dolarını ifade etmiyor; 6,5 milyar dolar diyorduk. Aynı dönemde, Vodafone da Telsim’i 4,55 milyar dolara satıyordu. Bankaların yabancılara satışı da benzer dönemlerde iyi paralara gerçekleşiyor ve bizi bu tutarlara alıştırıyordu. 2005’teki bu özelleştirmenin ardından gözlerimiz büyük sayılara çevrilmişti. Özellikle telekomünikasyon alanında Turkcell’in NASDAQ!’da 25 milyar dolarlık piyasa değerine ya da kapitalizasyonuna ulaşması gibi gelişmeler bizi bu büyük para tutarlarına alıştırdı. Bunun bugün de bir bağımlılık olmayı sürdürdüğünü ve ülkemizin gayrisafi hasılasının 1 trilyon doların üzerine çıkmasından etkilenenlerin olduğunu görebiliyorum.
Ancak bütün bu büyük sayılar macerası içinde bir deneyim benim olaylara farklı bakmamı sağladı. Yılını hatırlamıyorum ama Tayvan’ın teknoloji şirketi Acer’ın Amerika Birleşik Devletleri’ne (ABD) çıkarma yapmak için düzenlediği bir etkinliğe davetliydim. Acer İtalya’nın başından Acer’ın toplamının başına geçen Gianfranco Lanci’yi daha önceden tanıyordum ve Acer’da yaratacağı değişimi görmek için New York’ta kendisiyle görüşmek istedim. İtalyan CEO, benim gözümde, pazarlamaya verilen önemin arttığı ve daha yüksek fiyatlı ürünlere geçileceği anlamına geliyordu ve bunun hikâyesini yazmam gerektiğini düşünüyordum. Daha önce hükümetlerinin davetlisi olarak Tayvan’a da gidip ülkenin diğer teknoloji şirketleri ile birlikte Acer’ı da ziyaret ettiğim için hikâyenin büyük olabileceğini düşünüyordum. Ancak ay sonuydu ve çalıştığım Fortune Türkiye dergisinin baskı günü yaklaşıyordu. New York’taki W Hotel’i uzun süreli tuttuklarını ve bir hafta kalabileceğimi söyleyen Acer halkla ilişkiler ekibine çok yoğun olduğumu ve ancak bir günlüğüne gelebileceğimi söyledim. Bu bir şaşkınlık yaratmış olmalı ki bana özel bir program yapmışlar. Basın grubundan ayrı olarak beni almaya bir limuzin göndermişler. Yaşlı bir bey beni karşıladı, limuzine gittik.
Gerçek bir limuzindi. Bundan kısa bir süre önce gittiğim Mısır’da limuzin dedikleri gece farlarını yakmayan ve havaalanı çıkışında birbirlerine sürtüp vurukları için hasar almış “station wagon” olduğundan son ana kadar inanmamıştım. O zaman için amca, bu yaşımda ağabey demem gereken beyefendiyle sohbet ederken, ne iş yaptığını sordum. 70 yaşının üzerindeydi ve emekliydi. “Hayatım boyunca bakkaliye (grocery) işinde çalıştım. Müthiş çalıştık ve işi 250 milyon dolara getirdik” diyen amca, beni şaşkınlığa boğdu. Amcanın söylediği rakamı hemen kafamda hesapladım: Bizim Türk Telekom satışıyla elde ettiğimiz, amcanın çalıştığı işin son ulaştığı 250 milyon dolarlık cirodan hesaplarsam 26 yıldan fazlasına karşılık düşüyordu. Hele hele daha sonra iddia edildiği gibi Türk Telekom’un değerinin 40 milyar dolar olduğunu ve yüzde 55’inin satış fiyatının 22 milyar dolar ettiğini düşünsek amcanın 88 yıl o şirkette çalışması gerekiyordu. Üstelik şirket bu yolculuğun her noktasında bu ciroyu yapmadığı için bu süre de yeterli olmayacaktı. Ancak bir bakkaliye işini buradan buraya getirmenin heyecanını yaşıyordu. O zaman sormadığımı, bugün bu yazıyı yazarken fark ediyorum ama o amcanın kendi işi mi yoksa profesyonel çalışan mı olduğunu sormak aklıma bile gelmedi. O kadar kendi işi gibi anlatıyordu. 70’ini aşmasına karşın hâlâ çalışıyordu ve bunu ciddiyetle yapıyordu. Haftanın iki günü kendisini aramalarına izin vermişti ve iş çıkması durumunda transfere yardımcı oluyordu.
Bir işi yapanla satan arasındaki farkı o limuzin yolculuğunda anladım. Biz farkında olmadan yapmaktan vazgeçip satmanın büyüsüne kapılıp o büyük rakamların altında ezileceğimiz günlere doğru ilerlerken, adını hatırlamadığım ama bana bu dersi farkında olmadan veren o beyefendiye müteşekkirim. Üstelik bunu dünyanın en büyük ve önemli borsasının bulunduğu şehirde öğrendim. Benim pazartesi günü saat farkı nedeniyle aynı gün içinde, dönüşte ise Salı günü bindiğim uçaktan saat farkı nedeniyle çarşamba günü vardığım İstanbul’da perşembe günü teknoloji ekini başında bulunarak basmam ile o beyefendinin o yaşında hâlâ çok disiplinli şekilde bir iş........
© Ekonomim
