Eleştirileri göğüsleme sanatı…
Biliyorsunuz, arada sırada "yazacak iyi bir gelişme bulamıyorum" diye not düşüyorum. Hafta sonu bir daha muhakeme yapayım dedim. Gerçekten ekonomide iyi giden ne var diye baktım. Hemen paylaşayım:
- Enflasyon: Resmi olarak düşüyor ama hanehalkı hâlâ bir yıl sonrası için T bekliyor. Yani vatandaş düşen enflasyona inanmıyor. Fiyatlama ve satın alma davranışlarını buna göre yapıyor. TÜİK'in hesaplamaları üzerine ciddi tartışmalar ve bir de dava var. TÜİK mahkemenin taleplerine cevap vermiyor. Dolayısıyla milii muhasebe hesaplarıyla alakalı ciddi bir güven sorunu var. İki yıldır görevde olan Ekonomi Yönetimi hedefe bir türlü ulaşamıyor.
- Faizler: İnsanlar döviz kuru kontrol edilmese bu seviyedeki faize bile paralarını yatırmayacaklar. Döviz kurlarının daha ne kadar kontrol edileceği konusunda soru işaretleri artmaya başladı. Yanlış bir faiz artış patikasından sonra şimdi de kimsenin inanmadığı resmi enflasyona bakarak faiz düşürme patikasına girildi. Bizi 800-1000 baz puan arası indirim bekliyor. Sanırım ekonomi yönetimi reçetenin tutmadığını anladı, düşük faiz dönemine yavaş yavaş geri dönüyor. Bu arada beklenen enflasyon ile mevcut kredi faizi arasında tamamen bağlar kopmuş durumda. Kopuk linklerin bir türlü ihdas edilemediği aşikar.
- Maliye: Faiz dışı açık vermeye devam eden, sürekli harcayan kamuya finansman sağlamak için yeni vergiler ve kesintiler icat eden, bu sebeple sürekli hayat pahalılığı üreten bir maliye yönetimi var. Kamuya "dur" diyemiyor, kayıt dışı ile mücadeleyle gündemi oyalıyor.
- Hazine: Özel sektör gibi yabancı para cinsi borçlanmada rekor kırıyor, faiz ödemelerinin bütçe içindeki payı hızla yükseliyor. Muazzam bir "crowding out" etkisi yaratıyor. CDS primleri 300 ile 250 arasında kaldığı için faiz seviyesini daha fazla indiremiyor. Kamu borçlanma kağıtlarındaki faiz düşüşü olumlu ama borçlanma hızı rahatsız edici.
- Merkez Bankası: Anlamsız şekilde döviz kurlarını kontrol etme hevesi yüzünden Avrupa'nın en pahalı ülkesi haline geldik. TCMB yönetiminin ne vatandaş ne de iş dünyası ile empati kurma niyeti yok. Geride bıraktığımız iki yılda oldukça dağınık ve "deneme-yanılma" yöntemi ile iş yapan bir halleri vardı. TÜİK'in tartışmalı datasına sarılmış bir para politikası uyguluyorlar. Son basın toplantısındaki "hedef-tahmin" tartışmasında yine yıprandılar. Meselenin özü, artık pek az insan Merkez Bankası'nın başarılı olduğuna inanıyor. Kurumun saygınlığı daha da yıpranmasın diye itinalı analizler yapılıyor.
- Hayat pahalılığı: Market ve pazardaki fiyatların yanı sıra ürün kalitesinde de ciddi düşüş var. Et ürünlerinden başlayarak her kalemde Avrupa'dan bile pahalı hale geldik. Halkın eğitimden sağlığa, kiralardan gıdaya kadar satın alamayacak kadar güçsüzleşmesi "dezenflasyon için iyi haber" olarak sunuluyor. © Ekonomim
