Yapay zekâ için ideal pusula: Felsefe
Yapay zekâ, uzun süredir iş dünyasının gündeminde. Bu köşenin de son dönemde ağır yıldızı. Sebebi basit. Bu, yalnızca bir teknoloji konusu değil. Kurulan geleceğin temel yapı taşı.
Üstelik iki keskin yüzü var. Bir yanda verimlilik vaatleri, çevre ve iklim gibi sert sorunlara sunduğu çözüm potansiyeli… Öte yanda eşitlik, etik, adalet, vicdan ve kapsayıcılık gibi temel değerlerde derinleştirebileceği yarıklar.
Şeref Oğuz ustamızın da yazılarında sürekli vurguladığı gibi, yapay zekâyı sadece teknik bir mesele gibi görmek, sosyal bilimleri ve insan odaklı bakışı işin içine katmamak, yapılacak en büyük hatalardan biri. Çünkü, bugün bu karmaşık sistemleri tasarlarken verdiğimiz kararlar, geleceğin tuğlalarını örüyor. Bu da konuyu, kadim felsefeden bağımsız göremeyeceğimizi kanıtlıyor.
Felsefe yapay zekâyı yutuyor
MIT Sloan Management Review’da yayımlanan ‘Philosophy Is Eating AI’ başlıklı makalede Mark T. ve Brian E. bu duruma çok yerinde bir tanım getirmiş: “İyi ya da kötü, felsefe yapay zekâyı yutuyor.”
Bu ifade çok soyut gelebilir. Ama aslında net bir gerçeğe işaret ediyor: Yapay zekâ sistemleri yalnızca kodlardan ibaret değildir. Her algoritma bir bakış açısı taşır. Verileri işlerken dünyayı nasıl gördüğünüzü, neyi önemli bulduğunuzu ve kimi merkeze aldığınızı da kodlarsınız.
Daha açalım. Yapay zekâ sistemleri tasarlanırken (ister........© Ekonomim
