Trump ve çobanlar savaşı
Dünyayı eski gözlüklerle okumayı, eski kavramlarla anlamlandırmayı ve eski paradigmalarla analiz etmeyi bırakma zamanı. Ne ordular alışageldiğimiz cephelerde, ne savaşlar tanıdığımız silahlarda, ne de karar vericiler bildiğimiz haritalarda yer buluyor. Zygmunt Bauman’ın “Akışkan Modernite” adlı eserinde söylediği gibi “eski haritalar yeni topraklarda işe yaramıyor”. Devrimsel bir yapı çözümü evresindeyiz. Normlar, kurumlar, rejimler, aktörler yeniden tanımlanıyor.
Endüstri 4.0 denilen o yıkıcı uygarlık sıçraması zihnimizi, bedenimizi, mekanımızı farklı bir düzleme taşıyor. Bizi diğer canlılardan ayıran ve öne çıkaran birçok beceri ve yeteneğimizi ellerimizdeki mobil cihazlara devrettiğimizden olsa gerek, geleceğe dair soru sorma hevesimiz de artık pek fazla değil. Bizim yerimize düşünen, soran, cevaplayan başka zekalar var nasıl olsa. Küresel sürüye katıldık mı hayat bize güzel? Gelene hay hay, gidene bay bay! Ama ya sürünün çoban köpekleri kurtlarla iş tutmaya başladıysa? Ya çoban diye bildiğimiz kişi kasapsa? Ya köyümüz zannettiğimiz yer gerçekte serapsa?
Siyaset biliminde çoban metaforu Platon’dan bu yana kullanılagelmiştir. Bu kavramı pozitif anlamda kullananlar olsa da esasen halkı sürü, çobanı da lider olarak konumlandıran bir bakış açısı daha baskındır. Örneğin Foucault’a göre “modern iktidar, bireyleri yönetirken bir çoban gibi davranır”; halk çobanını kendi seçse bile, çoban nihayetinde çobandır ve sürünün nerede otlayacağını, mezbahaya hangi koyunun gönderileceğini belirleme yetkisi ondadır.
Günümüzün popülist liderlerinin ana özelliklerinden bir tanesi de karşısındaki kitleyi........
© Dünya
