menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Trump, Putin ve Alaska

58 0
18.08.2025

Tarih boyunca sis­temin büyük ak­törlerini temsil eden liderlerin buluşması iyi veya kötü yeni bir dünyanın kapısını ara­layan zirveler olarak anıldı. Örneğin 20. yüz­yılın temel düzeni pek çok tarihçiye göre “bü­yük dörtlü”nün lider­liğindeki Versay Zirvesi ile şe­killenmişti.

ABD Başkanı Wood­row Wilson, Britanya Başbakanı Lloyd George, Fransa Başbaka­nı Georges Clemencau ve İtal­ya Başbakanı Vittorio Orlando, savaş sonrası düzenin nasıl şe­killenmesi gerektiğini konuşup, tartışıp anlaşmıştı. Yeni dünya, çok uluslu imparatorlukları da­ğıtmak ve savaşın yenilen tara­fını bir daha sistemde belirleyi­ci rol oynayamayacak kadar kü­çülterek zayıflatmak prensibine dayalıydı. Düzene karşı gelenler, yalnızca Osmanlı’nın genç su­bayları oldular. Atatürk’ün lider­liğinde kurulan Türkiye Cum­huriyeti, bu zirvenin tasarımı­na karşı duran ilk direnişçi oldu. Savaşı kaybeden diğer aktörler ise 20 yıl sonra sisteme karşı bü­yük bir isyan hareketi başlatarak on milyonlarca insanın hayatına mal olan II. Dünya Savaşı’nı baş­lattılar. Yine yenildiler.

Savaş sonrası inşa edilen dü­zenin mottosu ‘soğuk savaş” idi. Yeni tarih, ABD Başkanı The­odore Roosevelt, Rusya lideri Joseph Stalin ve Britanya Baş­bakanı Winston Churchill‘in katılımıyla Yalta Zirvesi’nde başlatılacaktı. Merkez Avru­pa’nın bölünmesi ve zayıflatıl­ması temel prensipti. Doğu Av­rupa Varşova Paktı, Batı Avru­pa ise NATO şemsiyesi altında kontrol altına alınıyordu. Birleş­miş Milletler’in kuruluşu, küre­sel bir düzenin “Büyük Beşli”nin sigortaladığı bütünsel bir yapıya dönüştürülmesi hedefini yansı­tıyordu. Bu hedef doğrultusun­da Roosevelt idealist, Churchill temkinli, Stalin ise pragmatikti. Diğerleri ise aslında yoktular.

1989 yılında Malta açıkların­da bir gemide, fırtınalı bir günde, George Bush ve Mihail Gorbaçov arasında yapılan........

© Dünya