menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Otonominin hukuku: Terminatör nereye?

19 0
02.08.2025

Bugün davranış mekanizmalarını tam anlamıyla kavrayamadığımız otonom sistemlerin, yarının silahlarına dönüşmesi yalnızca teknik değil, ahlaki ve varoluşsal bir krizdir. Terminatör artık yalnızca bir Hollywood distopyası değil; teknolojiye yön verecek irade ile kontrolsüz güç arasında sıkışan bir yeni çağın sembolüdür.

İlki 1984 tarihli, James Came­ron imzalı ve devam filmleriy­le Oscar kazanmış kült yapım Terminatör, sadece sinema tarihi­ne değil, bir jenerasyonun zihnine kazınmış distopik bir kâbus senar­yosudur. Filmde insanlığın tekno­lojik evrimi bir felakete dönüşür; Skynet adlı yapay zekâ sistemi in­san denetiminden çıkar, kendi varlığını korumak üzere insanlığı tehdit olarak algılar ve nükleer bir savaş başlatarak kıyamet senar­yosunu hayata geçirir. Buna karşı da Linda Hamilton’ın canlandır­dığı Sarah Connor, Edward Fur­long’un oynadığı oğlu John Con­nor büyük bir şahsiyet savaşına insanlık adına öncülük ederler.

Devam filmlerinde ise tehdit yalnızca fiziksel yıkım değil, ya­pay zekânın kendi kendini gün­celleyen, öğrenen, adaptasyon ka­biliyetiyle donanmış bir otarşiye dönüşmesidir. Yani Skynet artık yalnızca dünyayı ele geçirmeye değil, kontrolü asla devretmeme­ye programlanmış bir varlık halini alır. Bu noktada sinemanın karan­lık kurgusu, geleceğin hukuki ve felsefi tartışmalarına dair bir ‘ön­görü metaforu’na dönüşür.

Bugün artık yapay zekâ sistem­leri, verilen komutları harfiyen uygulayan basit araçlar olmaktan çıkmış; kendi algoritmalarını ya­zan, öngörülemeyen biçimlerde kararlar alabilen ve değişen çev­resel koşullara göre bu kararla­rı optimize eden özerk varlıkla­ra dönüşmüştür. Buradaki temel dönüşüm, insanın yazdığı kod­dan çıkan bir sistemin, kendi iç­sel kodunu üretmeye başlaması­dır. Bu, insan aklının dışına taşan bir ‘iç dünya’nın -ve belki de bir ‘kendilik yanılsaması’nın- inşası anlamına gelir.

Böyle bir sistemin varlığı, yal­nızca bilimsel değil aynı zamanda felsefi, etik ve özellikle de hukuki bir tartışma alanı yaratmaktadır. 2025 itibarıyla bu mesele, bilim­kurgu........

© Dünya