menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Peygamber Aleyhisselam’ın asla affetmedikleri

22 1
24.04.2025

İslam'da affın önemi, Müslümanların daima affedici olmalarının gerekliliği nedense çok işlenen konuların başında gelir. Hani bu hususta isteyen epeyce kaynak da bulabilir. Rasûlullah'ın (s.a.v) amcasının katili Vahşi'yi (r.a) bile affetmiş olması, kendisini taş yağmuruna tutanları bağışlamış olması, onlara beddua etmemesi, hepsinden önemlisi, kendisine karşı en büyük düşmanlığı yapan, canına kasteden ve yurdundan sürüp çıkaran Kureyş'i Mekke'nin fethinden sonra cezalandırmaması, affetmesi ve daha sayılamayacak kadar örnekler vardır elbette.

Fakat nedense hoşgörü, affedicilik ve benzer konular zillet dönemlerinde bazı Müslümanların ağızlarında daha bir sakız oluverir. Egemen küfür güçlerinden özür dileyen bir tutum içine girilir, İslam'ın cihad ve benzeri şiarları sanki bir yüz karasıymış gibi ört bas edilir veya asıl anlamından tamamen çarptırılır.

Evet, Allah'ın Rasûlü (s.a.v) âlemler için bir rahmetti, rahmet olmasının bir gereği olarak da engin bir affediciliği olacaktı elbette.

Fakat şunu asla unutmayalım ki Rasûlullah (s.a.v) Müslümanlara kâfirler tarafından yapılan bir kötülüğü, -o kâfirlerin Müslüman olmaları hariç- asla karşılıksız bırakmamıştır.

Dikkatli bir araştırma yaptığınızda Allah Rasûlü'nün asla affetmediği nice sahnelere şahid olacaksınız. Şu olaylar, bazılarının iddia ettiği gibi cihadın sadece savunma amaçlı olmadığını, hele Rasûlullah'ın herkesi ve her şeyi affetmediğini gösterecektir.

Hicretin yedinci ayında Rasûlullah (s.a.v) Efendimiz Hz. Hamza'nın komutasında muhacirlerden oluşan otuz kişilik bir seriyyeyi Seyfül Bahr'e göndermiştir. Hedef, Kureyş müşriklerinden üç yüz kişilik bir kafile himayesinde Şam'dan gelip Mekke'ye gitmekte olan bir ticaret kervanıdır. Hz. Hamza ve beraberindekiler sahile ulaştıklarında içlerinde Ebu Cehil'in de bulunduğu Kureyş kervanıyla karşılaşır, iki taraf ta çarpışmak için savaş vaziyeti alır, fakat Cühenilere ait olan o beldenin sakinlerinden Mecdî b. Amr denilen bir kişi, her iki tarafı da tanıdığından arabuluculuk etmek suretiyle çatışmayı önlemiştir.

Rasûlullah (s.a.v) Hz. Hamza ve arkadaşlarının dönüşünden hemen sonra bu defa Ubeyde b. Haris komutasında, yine muhacirlerden oluşan altmış veya seksen kişilik bir seriyyeyi Rabiğ vadisine gönderdi. Müslüman........

© Doğruhaber