Türkiye için Pakistan modeli mi?
İslam dünyası bölünmüş olsa da “küresel devlet” peşinde olanlar, bütün İslam dünyasını aynı şehrin mahalleleri gibi görüyor. Onlar, bir ülke için yaptıkları planı, diğer ülkelere de uyarlamaya çalışıyorlar.
Bir zamanlar, Mısır’a uygulanan “semt cemaatleri” parçalı modeli Türkiye’ye uygulandı. Geçmişinde imparatorluk (büyük devlet) bulunan Türkiye, buna rağmen 15 Temmuz 2016’da neredeyse yekvücut sokağa döküldü. O gün bugündür, belli bir çapa ulaşan cemaat ve tarikatları bölmek için durmadan ter döküyorlar.
15 Temmuz’dan üç yıl sonra Sudan’da sokak gösterileri ile General Ömer el-Beşir devrildi. Orada Türkiye’den farklı olarak memnuniyetsiz dindar çevrelerin de bulunduğu bir tür Gezi Modeli uygulandı. Toplumun el-Beşir karşıtı farklı kesimleri, aynı anda sokağa döküldü. Vaat edilen liberal bir Sudan’dı. Sudan’da herkes özgür olacak ve herkes mutlu olacaktı.
Bir anda Sudan’ın saygın simalarının yerini çoğu Batı’nın meyhanelerinde eğlenen hippi tipler aldı. Sudan’ın Afrika’da epey öne çıkan onuru ayaklar altına alındı. Bunların ülkeyi yönetemeyeceği anlaşılınca bu kez BAE’nin derin planlarıyla Sudan’da iç savaş çıkarıldı. Ülke, hâlâ o iç savaşta boğuşup duruyor. Ülke insanının kanı boşa aktığı gibi, ülkenin zaten sınırlı imkânları da silah tüccarlarına ve lobi şirketlerine harcanıyor.
Türkiye’de Gezi türü bir kalkışmanın sonuç getirmeyeceği anlaşılınca 2016’dan sonraki cumhurbaşkanlığı seçimleri, bir tür Sudan modeli olarak uygulandı. Politikanın asla bir araya gelmeyecek kesimleri aynı cephede buluşturularak sonuca varılmaya çalışıldı. O gün “Millet İttifakı” diye oluşturulan yapıya bakılırsa onun Sudan’da el-Beşir’i deviren cephenin neredeyse kopyası olduğu kolaylıkla görülecektir.
Cephe iktidara gelseydi büyük ihtimalle Sudan’da olduğu gibi, birleşenlerinden bazılarını içeri tıkayacaktı. Geriye kalanlar, ülkede keskince Batı yanlısı bir iktidar kurup 28 Şubat uygulamalarını art arda başlatmaya çalışacaklardı.
O model tutmadı, şimdi alttan alta yeni bir model deneniyor: Pakistan modeli.
ENGELLERİ AŞMAYAN ÜLKE: PAKİSTAN!
Pakistan, kurulduğu tarih olan 14 Ağustos 1947’den bu yana engelleri aşmaya çalışıyor. Lâkin her seferinde ABD ve İngiltere’nin yeni bir oyununa takılıyor.
Ülke en son, bir kriket sporcusunun önderliğinde bu oyunları aşmaya çalıştı. Kriket sporcusu İmran Han, bilindiği kadarıyla belirgin bir ideolojik yanı olmayan, ancak Pakistan’ın çıkar gruplarının elinde kıvranmasından rahatsız olan ya da o rahatsızlığı hissedenlerin sözcülüğünü üstlenerek salt başbakan olmak isteyen bir şahsiyetti.
Ülkenin içinde bulunduğu durumdan rahatsız olan çevreler İmran Han’ı desteklediler ve onun “Yeni Bir Pakistan” sloganıyla iktidar olmasının yolunu açtılar. İmran Han’ın parlak bir geçmişi yoktu ama ülkeyi tıkanmışlıktan kurtarmak isteyenlerle iş birliğinde gönüllü olduğundan da kuşku görünmüyordu.
İmran Han’ın başbakanlığı Pakistan’a yeni bir heyecan getirdi. Ülke insanı, onunla yeni bir ufka yöneldi ve bu yöneliş, Hindistan-ABD-İngiltere emperyalist yapısını ürküttü.
Bir ideolojik yapı içinde İmran Han’ı devirmek mümkün değildi. Pakistan’ın en büyük ideolojik yapısını oluşturan İslâmî kesimler ona karşı kalkışmaların içinde yer almıyorlardı. Buna karşı çözüm olarak çıkar grupları, ulusalcı sol görüşlü eski Pakistan Halk Partisi ve Amerikancı sağ görüşlü Pakistan Müslümanlar Birliği bir araya getirildi.
Görünüşte, geçmişte asla bir araya gelemeyen hatta birbirlerine karşı suikastlara, ihtilallere karışan, bundan dolayı Pakistan’ı istikrarsızlığa sürükleyen iki parti bir araya gelmişti. Daha doğrusu “Eski Pakistan”, “Yeni Pakistan”a karşı ayaklanmıştı.
Ne var ki mesele o kadar basit........
© Doğruhaber
