Bir Hadis Bir Kudüs – Fidan
Fidan umuttur. Geleceğe dair bir eylem ve iyiliği yeşerten bir inançtır. Ağacın tohumla ve fidanla başlayan yolculuğu, hayata nice anlamlar kattığı yıllar boyunca sürer gider. Hatta asırlık ağaçlar vardır, insanlarla konuşmaya devam eder. İstikrarın, sabrın ve güvenin sembolü olan gövdesi toprağa kök salarken, dalları taze yaprakların neşesiyle gökyüzüne uzanır.
Çevreye ve yeşile dair birçok sözü vardır Peygamberimizin. Çöl ikliminin hüküm sürdüğü bir coğrafyada yaşamış olmasından da kaynaklanan hassasiyetleri vardır. Arabistan’ın kavurucu sıcağında gölgeye öyle çok ihtiyaç duyulur ki Peygamberimiz, bodur ağaçların ve çalılıkların bile kesilmesini istemez. Dokunulmaz kıldığı “harem” bölgede mümkün olduğunca şehrin yeşillenmesi için emek verir.
Aslında okuduğumuz bu hadis de ilk bakışta bir yeşillendirme çalışmasının, ağaç dikme kampanyasının mottosu gibidir. Zaten ashab-ı kiram da bu şekilde anlamış, nebevi teşviklerden etkilenerek ağaç dikmiştir. Söz gelimi kendisini ağaç dikerken gören bir adam “Sahâbî olduğun halde sen de mi?” diyerek boş işlerle uğraştığını ima edince, Ebu’d-Derdâ (r.a.), “Hakkımda hemen hüküm verme! Çünkü ben, Allah Resûlü’nün (s.a.s.), ‘Her kim bir ağaç diker de ondan bir insan ya da Allah’ın yarattığı herhangi bir canlı yerse muhakkak bu, o kimse........
© Diyanet Haber
