menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni ‘’çözüm süreci’’: hayaller ve gerçekler

18 27
18.05.2025

MHP lideri Bahçeli’nin 23 Ekim’de yaptığı çağrıyla başlayan ve Kürt Sorununun Çözümü Süreci’ne evrileceği umulan gelişmelerin seyri PKK’nın kendisini feshetmesiyle yeni bir aşamaya girdi. Terör örgütü 5-7 Mayıs'ta gerçekleştirdiği kongreden 5 gün sonra (12 Mayıs’ta) yaptığı açıklamayla silahlı faaliyetlerine ve örgütsel yapısına son verdiğini açıkladı.

‘’Partimiz PKK; kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Kürt inkâr ve imha siyasetine karşı, halkımızın özgürlük hareketi olarak tarih sahnesine çıktı’’ şeklinde başlayan açıklamada, PKK’nın 52 yıllık mücadelesinin Kürt halkına yönelik ‘’inkâr ve imha’’ siyasetini etkisizleştirdiği, Kürt Sorununu demokratik siyaset yoluyla çözme aşamasına getirdiği ve böylece tarihi misyonunu tamamladığı belirtiliyor.

PKK’nın açıklamasında öne çıkan diğer bazı noktalar da şunlar:

‘’Önder Apo Kürt-Türk ilişkilerinin sorunsallaştığı Lozan Antlaşmasının ve 1924 Anayasasının öncesini referans alarak, Ortak Vatan ve Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu Demokratik Türkiye Cumhuriyeti perspektifini ve Demokratik Ulus anlayışını Kürt sorununun çözüm çerçevesi olarak benimsedi. Cumhuriyet tarihi boyunca gerçekleşen Kürt isyanları, 1000 yıllık tarihi Kürt-Türk ilişki diyalektiği ve 52 yıllık Önderlik mücadelesi Kürt sorununun ancak Ortak Vatan ve Eşit Yurttaşlık temelinde çözülmesinin kazandıracağını göstermiştir. 3. Dünya Savaşı kapsamında Ortadoğu’da yaşanan güncel gelişmeler de Kürt-Türk ilişkilerini yeniden düzenlemeyi kaçınılmaz kılmaktadır.

Halkımızın kadınlar ve gençler öncülüğünde, yaşamın her alanında öz örgütlerini oluşturması, dilleri, kimlikleri ve kültürleriyle kendine yeterli olma temelinde örgütlenmesi, saldırılar karşısında kendini savunur hale gelmesi ve seferberlik ruhuyla komünal demokratik toplumu inşa etmesi hayati önemdedir.

Kongremizin aldığı PKK’nin fesih ve silahlı mücadele yöntemini sonlandırma kararı kalıcı barışa ve demokratik çözüme güçlü bir zemin sunmaktadır. Söz konusu kararların uygulanması Önder Apo’nun süreci yürütüp yönlendirmesini, demokratik siyaset hakkının tanınmasını ve sağlam bütünlüklü bir hukuki güvenceyi gerektirir. Bu aşamada Türkiye Büyük Millet Meclisinin tarihi sorumlulukla rolünü oynaması önemli olmaktadır.

Barış ve Demokratik Toplum süreci ve sosyalizm mücadelesinde yeni bir aşamayı temsil eden Demokratik Toplum Sosyalizmi ile küresel demokrasi hareketi gelişerek adil ve eşit bir dünya oluşacaktır.’’

Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki, PKK’nın silâhlı mücadeleyi bırakarak ‘’demokratik’’ siyasî mücadele stratejisini benimsemesi ve böylece Kürt Sorununda barışçı-demokratik çözüm umudunun belirmesi son derece sevindirici bir gelişmedir. Nitekim, PKK’nın silahlı mücadeleye son vererek kendisini feshetmesi, beklendiği gibi, ülkede genellikle memnuniyetle karşılanmıştır. Mamafih, ‘’PKK bildirisi’’ olarak da nitelenen açıklamanın bazı yönleri özellikle milliyetçi partiler ve çevrelerde yaygın bir tepki de yaratmış bulunmaktadır. Nitekim açıklamada Lozan Antlaşması’na eleştirel bağlamda atıfta bulunulması başta CHP ve İYİ Parti olmak üzere muhalefeti alarm psikolojisine sürükleyerek sürece karşı bir kampanya başlatmalarına yol açmış bulunuyor.

Oysa, CHP ve diğer partilerin bu antlaşmaya yönelik her eleştirel beyan karşısında hemen alarma geçmelerinin isabetsizliğini de akılda tutarak söylüyorum, PKK’nın ‘’Kürt inkâr ve imha........

© Diyalog Gazetesi