menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Yeni kimlik arayışları ve Türkiye

17 0
12.01.2025

Fransız ihtilali ile başlayan ulus fikri ve ulus devlet inşa süreci üç büyük imparatorluğu tarihten sildi. Çarlık Rusya’sı, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Osmanlı İmparatorluğu. Bu üç kadim devlet toprağından onlarca devletçik doğdu. Meseleyi anlamamız için mensubu olduğumuz Osmanlı coğrafyasından 50 civarında devlet üretildi. Bir dünya haritası açarak karşısına geçin ve Kuzey Afrika’dan Yemen’e; İran’ı dışarıda bırakarak Kafkaslara, İtalya sınırından Avusturya’yı solda bırakarak inceleyin. Yüz-yüz elli yıl önce bu koca coğrafyada bir tek devlet vardı: Osmanlı!

Elli dil, bir o kadar lehçe konuşuluyor ve pek çok etnik kimlik sahibi topluluk ile üç semitik/sami dine mensup ve bu dinlerin farklı yorum ve anlayışından taraftar bulmuş mezhep sahibi ve her mezhep içinde de farklı cemaat ve dinin kültürel muhitlerine mensup gruplar bir arada yaşıyorlardı. Osmanlı üst kimliğinin şuurunda olanlar için Türk, Kürt, Arap, Arnavut… Yoktu. Suriye, Irak, Bulgaristan da yoktu. Dünya, farklı sınırlar korunsa da sosyopolitik ekosistemine mi dönüyor?

İnsan, sosyopolitik eko sistem içinde dinî, etnik ve ulus kimliği üzerinden yapılan bir tanımlama ile edindiği kimlikle yeni bir aidiyet tesis eder. Bu üç kavramdan hangisiyle kendisini tanımlarsa tanımlasın; diğer ikisinden herhangi birini dışarıda bırakamaz. Türkiye’de bir kişi Müslüman’dır: Türk’tür, Kürt’tür, Laz’dır, Çerkez’dir. Müslümandır, Sünni ve Alevi’dir. Sünni’dir; Hanefi, Şafii’dir. Hanefi ve Şafii’dir; Nakşî’dir, Kadirî’dir, Mevlevî’dir, Melamî, Cerrahî veya Rufaî’dir. Bunların her biri de kendi içinde farklı anlama ve yaşama biçimleri üreterek ayrıştırmayı artırır. Bunun cinsiyet, yaşama tercihleri, bölge ve şehir aidiyetleri ile aşiretler üzerinden de ayrıca okunması gerek.

Türkiye, yaklaşık........

© Diriliş Postası