menu_open
Columnists Actual . Favourites . Archive
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close
Aa Aa Aa
- A +

İstanbul’da Taha Abdurrahman’ı dinlemek

32 1
28.07.2024

23 Temmuz 2024 tarihinde İslam Düşünce Enstitüsü’nün değerli başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez’in çabalarıyla 20. yy.’dan 21. yy’a geçerken yaşadığı zaman aralığında tanıklık ettiği ve tanıklıklarını mantık, dilbilim, şiddet, tevazu, maddecilik, varlık meselesi benzeri başlıklar ile “ahlak felsefesi ve tasavvuf” ekseninde kaleme alan Taha Abdurrahman’ı dinleme imkânı bulanlardan olduk.

Bağlarbaşı’ndaki İSAM’a saat 16,00 civarında gittim, çünkü oluşabilecek kalabalık ihtimalini organizasyonu yapanlara nispetle doğru tahmin ettim. Afişi gönderdiğim bir arkadaşıma erken gelmesini, kalabalık olacağını, hocanın ismini işitip hiçbir metnini okumayan pek çok kişinin gelebileceğini yazdım. Sıcak bir yaz günü küçücük bir salona âdeta hücum edilmişti. Organizasyon maalesef kötüydü. En azından ön üç-dört sıra, yıllarını bu işe vermiş, hocaların hocası olarak bilinen yaşlı hocalara ayrılabilirdi. Bunun yerine anonslarla gençlerin hocalara yer vermeleri talep edildi. Birkaç genç hocalara yer verse de pek çok değerli alan uzmanının döndüğünü medya mecralarında okuduk.

Taha Abdurrahman’ın ilmî yolculuğu ve eserleri ile ilgili ansiklopedik bilgileri burada aktarma gereği duymuyorum. İsteyen herkes bu bilgilere ve Türkçeye tercüme edilmiş eserler bilgisine hatta İstanbul ve Ankara’da eserleri ekseninde kurulan okuma grupları bilgisine ulaşabilir. Bir köşe yazısı sınırları içinde konferansın konusu olan “Özgün Bir İslam Felsefesini Nasıl Kurarız?” meselesini biraz tartışmak isteriz. Mesela soru sorma ve müzakere imkânı olsaydı hocaya öncelikle sorusunun doğru olup olmadığını sormak isterdim. Bu başlıktan hareketle “Tarihin hiçbir döneminde bir İslam felsefesi olmadı mı?; İslam felsefesinin zirvelerini (Farabi, İbn Rüşt, İbn Sina …) yok sayarak bir felsefe yapılabilir mi?; İhvan-ı Safa, Mutezile ve Hariciye düşünce ekolleri ‘Özgün Bir İslam Felsefesi’nin neresinde?; Vahyin ontoloji ve kozmolojiye bakışını ‘Özgün Bir İslam Felsefesi’nde nereye koyacağız?” bu soruları alabildiğini artırmak mümkün.

İslâm'ın VII. asırdan itibaren hızla yayılarak farklı dinlere, inançlara ve düşünce ekollerine mensup insanlarla karşılaşmasından sonra Müslümanlar yeni fikrî problemlerle karşılaştılar. Me’mun döneminde girişilen tercüme faaliyetlerinden sonra da Müslümanlar ilk, özgün ve nitelikli eserlerini VIII-XIII yüzyıllar arasında verdi. Bu dönemde İslâm dininin inanç, ahlak ve hukuk/fıkıh meseleleriyle ilgili fikrî ve ilmî tartışmaların yoğunlaştığı da bilinen bir hakikat. Fert ve toplum hayatı ile ilgili dinî, ahlakî, hukukî, sosyal ve siyasî........

© Diriliş Postası


Get it on Google Play