menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Bir sofra, iki dünya, tek Türkiye

31 0
thursday

Bir kare… Loş ışıklı bir salon, duvarlarda siyah-beyaz İstanbul fotoğrafları. Mekân Balat’ta bir lokanta… Masada Rahmi Koç, Murat Ülker, Tezcan Yaramancı ve gastronomi yazarı Ali Esat Göksel…

Ahşap paneller, beyaz masa örtüsü, kristal bardaklar.

Mekân, eski İstanbul’un o zarif, ağırbaşlı havasını taşıyor.

Ama asıl dikkat çeken, masadaki insanlar:

Biri muhafazakâr Anadolu sermayesinin simgesi, diğeri Cumhuriyet sanayiciliğinin yaşayan hafızası.

Masada şarap kadehleri var — biri dokunmuyor, diğeri bir yudum almış.

Ama mesele o değil.

Bu masa, Türkiye’nin iki ayrı kültürel kodunun aynı çerçevede buluştuğu bir simge.

Bir yanda tevazu ve inançla yoğrulmuş geleneksel sermaye,

diğer yanda Batı görgüsüyle yetişmiş kurumsal sanayi aklı.

İkisi bir arada, sessizce, karşılıklı saygıyla oturabiliyorlarsa,

bu ülkede hâlâ ortak bir gelecek umudu vardır.

O masada konuşulan şey lüks değil, vizyon.

O sofrada hesaplar değil, tecrübeler paylaşılmış belli ki.

Biri dua eder gibi çalışmış, diğeri üretmeyi ibadet bilmiş.

Ve ikisi de biliyor: Türkiye büyüyorsa, bunu bu iki damarın birleşmesine borçlu.

Bu fotoğraf, “birlikte yaşamanın” değil, birlikte üretmenin fotoğrafıdır.

Birinin elinde tesbih, diğerinin elinde kadeh olsa da

ikisi de aynı hedefe bakıyor:

Daha güçlü, daha saygın bir Türkiye.

Belki de bu yüzden o masa, bir yemek masası değil —

bir ülkenin ekonomik hafızasının, kültürel olgunluğunun ve ortak aklının simgesidir.

Bir sofra, iki dünya… ama sonunda tek Türkiye.

Ve akıllardaki en önemli soru acaba hesabı kim ödedi?

////

BU BİR SİYASİ HESAPLAŞMA DEĞİL, YOLSUZLUKTUR

Ekrem İmamoğlu’nun oğlu Mehmet Selim İmamoğlu’nun Hırvatistan’daki şirketine, annesi Dilek İmamoğlu ve dedesi Hasan İmamoğlu üzerinden milyonlarca liralık para transferi yapıldığına ilişkin bir MASAK raporu ortaya çıktı.

Belgelerdeki........

© Diriliş Postası