menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

BAHÇELİ–İMRALI HATTI; BELKİ DE KORKULAN DEĞİL, GEREKEN BUDUR

33 0
21.11.2025

Devlet Bahçeli’nin “Gerekirse alırım yanıma üç arkadaşımı, İmralı’ya gitmekten imtina etmem” sözleri Türkiye’de bir anda tartışmayı bambaşka bir yere taşıdı.

Çoğu kişi bu çıkışı anlık bir meydan okuma, siyasi bir rest, muhalefete atılan bir taş olarak okudu.

Oysa mesele çok daha büyük.

Bahçeli aslında gitmek için söylemedi bu sözü.

Süreci hızlandırmak için söyledi.

Süregelen terörsüz Türkiye hedefi, devlette kurulan yeni diyalog mekanizması ve milli birlik ikliminin oluşması için bir tetikleyiciydi bu.

Fakat ilginç olan şu:

Bahçeli’nin cümlesi, dile getirilirken bir stratejiydi;

ama söylendikten sonra bir ihtimal hâline geldi.

Ve düşündükçe, aslında hiç de fena bir ihtimal olmadığı fark edildi.

Gerçekten de Devlet Bahçeli, Abdullah Öcalan’la İmralı’da yüz yüze gelse ne olur?

* Devlet otoritesi güçlenir.

Terörün bitişi için en sert duruşu temsil eden liderle örgütün kurucusunun aynı masada olması, dağa ve Kandil’e en net mesajdır: “Devletin iradesi değişmez.”

* Dağ kadrolarının manipülasyon alanı sıfırlanır.

Öcalan’ın sözünü araçsallaştıran, kendi çıkarı için çarpıtan hendekçi–Kandilci çizgi tamamen devre dışı kalır.

* Çözüm siyaseti millet eksenine döner.

Bu defa süreç sokaklara, yabancı ülkelere, gizli mutfaklara değil; meşruiyet kaynağını milletten alan bir lidere yaslanır.

* Devlet içindeki irade tekleşir.

Sürecin güvenlik ayağıyla siyasi ayağı aynı fotoğrafa girer.

Bu, dünyaya bile mesajdır: “Bu ülkenin terörle mücadelesi, iç siyasi pazarlıkların değil, devlet aklının işidir.”

* PKK üzerindeki psikolojik üstünlük tamamen Türkiye’ye geçer.

Bahçeli gibi bir figürün İmralı’ya gitmesi, örgütün kırk yıllık anlatısını çöpe atar.

Onların en büyük korkusu da budur zaten.

Peki Türkiye böyle bir fotoğrafa hazır mı?

Evet.

Çünkü........

© Diriliş Postası