Kolaylığın ardındaki yapay zekâ karanlığı!
Bir zamanlar bilim kurgu filmlerinin konusu olan yapay zekâ, artık hayatımızın merkezinde. Sabah alarmını kapatırken bile farkında olmadan onunla temas ediyoruz. Takvimimizi düzenleyen uygulamalardan alışverişte bize ürün öneren sistemlere kadar her şey görünmez bir şekilde bizi izliyor, öğreniyor ve yönlendiriyor. Evet, yapay zekâ sayesinde işlerimiz kolaylaştı ama bir soru sessizce büyüyor: Bu kolaylık karşılığında neyi kaybediyoruz?
Akıllı telefonlarımız, ev asistanlarımız, otomatik öneri sistemleri… Hepsi bize “kolaylık” sağlıyor gibi görünüyor, ama her tıklamamız, her kaydırmamız, her beğenimiz bir veri olarak kaydediliyor. Bu veriler, tek başına önemsiz gibi görünse de birleştiğinde hayatımızın haritasını çıkarabilecek kadar güçlü bir bilgi havuzuna dönüşüyor.
Dijital gölge: Bizden bağımsız yaşayan “Ben”
Yapay zekâ artık sadece bir yazılım değil, bir “göz”. Görüyor, kaydediyor ve hatırlıyor. Biz unutsak da o unutmuyor. Hangi haberi okuduğumuzu, kiminle mesajlaştığımızı, neye güldüğümüzü, hangi fikirden hoşlanmadığımızı bile kaydediyor. Yani dijital gölgemiz, bizden bağımsız bir hayat sürüyor. Korkutucu olan şu: Bu gölgeyi kim kontrol ediyor, kim şekillendiriyor; bilmiyoruz.
Örneğin sosyal medya platformları, hangi içeriklerin daha fazla görünür olacağına karar verirken bizim “ilgi alanlarımızı” analiz ediyor. Ancak bu karar mekanizmasının arkasındaki algoritmaların etik sorumluluğu çoğu zaman yok. Biz fark etmeden, kendi düşünce ve davranışlarımızın şekillendirildiği bir ortamda yaşıyoruz.
Algoritmaların sessiz gücü
Bugün sosyal medya akışlarımız, haber sitelerindeki sıralamalar, hatta gündem tartışmalarının........





















Toi Staff
Gideon Levy
Tarik Cyril Amar
Stefano Lusa
Mort Laitner
Sabine Sterk
Robert Sarner
Ellen Ginsberg Simon
Mark Travers Ph.d