Kaos
“Kaos” sözcüğü -tıpkı Genesis'in, yâni Türkçedeki en bilindik çevirisiyle, Yaratılış kitabının giriş cümlesindeki “başlangıçta Tanrı göğü ve yeri yarattı” ifâdesine ilham verircesine- ve aslında, ilk Kháos ortaya çıktı (ἤτοι μὲν πρώτιστα Χάος γένετ), diyen ve antik zamanların tarım faaliyetlerine dâir neşrettiği “İşler ve Günler” (Έργα και Ημέραι; Érga kai Hemérai) eseriyle tanınan Yunan destan yazarı Hesiodos'un söz varlığından bizlere göz kırptı.
Antik Yunancada -vurgulu bir alfa ile- kháos (χάος), “boşluk” demek idi.
Bu “boşluk” öyle alelâde bir “boşluk” değildi. Grek mitolojisinde yeraltı karanlığının simgesi olan Erebos ile yeryüzünde karanlığı hâkim kılan Nyks'in annesinin de adıydı: Khaos...
Bu “boşluk” aynı zamanda dünyânın yaratılışından önce su ifrâz eden, yağmurlu veya sulu bir kaostu, Eski Ahit'e de esin veren Bâbil diyârında neşredilmiş Enuma Eliş pasajlarına göre... Ne de olsa eski destan yazarları için dünya var olmadan evvel “kaos” egemendi hayâta...
Mısır da Fenike de kuruluş mitlerini yeni nesillere aktarıp, siyasî ve dinî meşrûiyetlerini bu öykülere dayandırma gayretiyle tablet yazarlarken bu “boşluk” tasvîrini tâkip ettiler.
Bilim dünyâsı bu “boşluğu” fezâya ya da uzaya yorarken edebiyat ilmi, dipsiz ve çok derin bir ummâna, yâhût mânâ okyanusuna işâret etti. Hristiyanlığın Yaratılış'a dâir têvillerinde, yer ve gök ayrılırken ortaya çıkan boşluğa veyâ aralığa da teşbih edildi sık sık...
Galilei'nin sarkaç deneyleri de, evrende aklın havsalanın alamayacağı hızlarla hareket eden milyarlarca molekül de insanın vücûdunu saran ve bir ağacın damarlarını andıran kan dolaşım sisteminin dalları da “kaos”u........
© Dikgazete.com
