Isparta Valisi Sayın Abdullah Erin’e açık mektup
R.6: Arthur Kemp Tebby: I. Manuel, Miryokefalon’daki yenilgisinden sonra görülüyor. Bu resim kısmen Çirişli Dağı ile Marsia köyünün yerini andırıyor.
Özet: 17 Eylül Çarşamba günü SDÜ’de yapılacak olan Miryokefalon Savaşı Özel Anma Programı hakkındadır.
Haber linki: https://w3.sdu.edu.tr/haber/13138/miryokefalon-savasinin-849-yil-donumune-ozel-anma-programi
SDÜ tarafından “Miryokefalon Savaşı’nın 849. Yıldönümüne Özel Anma Programı yayınlanmıştır. Buna göre 17 Eylül 2025 Çarşamba günü, SDÜ, Prof. Dr. Lütfü Çakmakçı Kültür Merkezinde, Saat 14.00-18.30 arası dört buçuk saatlik bir faaliyet yapılacaktır. Faaliyet, SDÜ Tarih Bl. Bşk. Prof. Dr. Hakan Karagöz, SDÜ Rektörü Mehmet Saltan ve Isparta Valisi Abdullah Erin’in açış konuşmalarından sonra, 2015-2020 tarihleri arasında Türk Tarih Kurumu Başkanı olan hemşehrimiz Prof. Dr. Refik Turan’ın başkanlığını yapacağı bir Panel düzenlenmiştir.
Panelde Muğla, MSKÜ’nden Prof. Dr. Adnan Çevik, “Malazgirt Savaşı’ndan Miryokefalon Savaşı’na, Savaş Alanı Arkeolojisine Metodolojik Yaklaşımlar” [yaklaşım yöntemleri],
Isparta, SDÜ’nden Doç. Dr. Abdullah Bakır, “Miryokefalon Savaşı’ndan önce Anadolu’da siyasi, askerî durum”,
İzmir, İBÜ’nden Prof. Dr. Mustafa Daş, “Bizans ve Batı Hıristiyan kaynaklarında Miryokefalon Savaşı”,
Dokuz Eylül Ü’nden Prof. Dr. Erkan Göksu ise, “Sultan II. Kılıçaslan Döneminde Miryokefalon Savaşı’nda uygulanan strateji ve taktikler” konulu konuşmalar yapacakları ilan edilmiştir.
1.Vali Vahdettin Özkan, daha koltuğuna oturmadan 15.09.2013 Pazar günü Gelendost’taki kutlamalara katıldı. Kutlamalardan memnun kalmış olacak ki, kaymakam Ferhat Peşin’e bundan sonra kutlamaları vilayet olarak biz yapalım; O da, “savaşın yeri kesin değil” der. Sn. Vali, yer tespiti işini SDÜ’ne havale eder. Rektör Yrd. Süleyman Seydi’nin kendi aralarında yaptıkları toplantılardan haberim oldu ve kendisini aradım. Ramazan Bey, görev bize verildi. Siz bu işe karışmayın dedi. 2014 yılı, 19-20 Haz. SDÜ, “Isparta’nın Tarihi Coğrafyası ve Miryokefalon Zaferi” adlı bir Bilgitoyu [Sempozyum] yaptı. Biz yer tespiti beklerken karşımıza, 1-Kumdanlı Kemikli Çukur [B. Karaca-K. Karacan] ve 2- Uluborlu Popa Boğazı [A. Bakır] gibi iki farklı iddia daha çıktı. Yâni dağ fare doğurmuştu.
İyi niyetli birisi bizi çağırır, tartışır, ondan sonra istediklerini yapardı. Benim derdim, bir meselemizi çözmek, onların derdi ise, kanaatimce yayın yapmış olmaktı. Kundanlı Kemikli Çukur’u iddia eden Karaca-Karacan, herkesin terk ettiği bir iddiayı tekrar ısıtıp önümüze koyuyorlardı. Bakır ise, hiç olmayacak bir iddiada bulunuyordu. Şöyle ki, 1176 yılında Uluborlu Bizans elindeydi. Hâlbuki bu harp, Türk topraklarında, yâni Uluborlu’nun şarkında yapılmıştı. Bu iddia bir tarihçi için cinayetti. Buna rağmen A. Bakır, bu panelde bize sunum yapacak! Bunun kabahati Bakır’da değil, Tarih Bl. Bşk. Hakan Karagöz’dedir. Ben burada iyi niyet görmüyorum. Zira, SDÜ 2014’den beri Eğirdir Gölü için hiçbir çalışma yapmadı. Pîrî Reis [öl.1553] ile Kâtip Çelebi’nin [1609-1657] alttaki haritalarını da görmediler. Hâlbuki bunlara, göldeki değişimi defalarca anlattım ve yazdım.
Maalesef SDÜ’nin kötü bir kaderi var. Miryokefalon için bu yanlışları yapan Rektör Yrd. Prof. Dr. Süleyman Seydi devrinde Prof. F. Tızlak, Isparta’nın değerli evlâdı gâzî ve şehit, Serasker Hüseyin Avni Paşa için gayri ciddî bir doktora tezi yaptırdı. Tezde Paşa için olmadık iftiralar var. Bu, Isparta’ya bir hakaretti, ama yapıldı. Benim eleştirim dışında Isparta’dan çıt çıkmadı.
Şimdi de bir anmadan ziyade, SDÜ’de bir harp yeri tartışması daha yapılacak. Maalesef dağ, yine fare doğurdu.
Bizi elma şekeriyle kandıracaklarını sanıyorlar. SDÜ’ndeki bu kadrolardan iyi bir şey çıkmaz ve çıkmayacaktır.
Har.1: Pîrî Reis: Eğirdir Gölü ve göle kuzeyden dökülen ırmak.
Har.2:Kâtip Çelebi: Burdur, Eğirdir, Kıreli, Beyşehir ve Seydişehir gölleri.
2. Aradan koca 11 yıl geçti. Biz bu arada “Tarihi Coğrafya” hakkında on kadar kitap, Hamideli Tarih adında dergi görünümlü beş kitap ve 200’ün üzerinde makale yazdık. 61 yıllık müktesebatı saymazsak bu konuda geceli gündüzlü tam 20 yıldır çalışıyorum. Bu defa Isparta’ya Sn. Abdullah Erin vali oldu. 19 Eylül 2024’den beri 11 aydır, harp yerinin tespitini beklerken, karşımıza bu panel çıktı. Pek ümidim yok, ama inşallah iyi olur diyelim.
3. Eğirdir Gölü’nün rakımı en düşük; 2011- 917.02 m; 2012- 917.42 m; 2013 ve 2014- ölçü yok; 2015- 917.32 m iken, bugün için [13 Eylül 2025] 913.45 m. Yâni göl seviyesi 4.00 m düşmüştür. 30-40 cm daha düşerse Hoyran Gölü ile Eğirdir Gölü arasında iki km’lik bir kara oluşacaktır. Hâlbuki Karaca-Karacan, gölün iki parça olduğuna inanmıyorlardı.
4. Oturum başkanı dâhil, panelistlerin hepsini tanırım. Hepsiyle de iyi kötü hatıralarım var. Bazılarını şiddetli eleştirdim. Bu arkadaşlarımızın, aynı imparator Manuel gibi, kibirlerinden yanlarına varılmıyor, ama tıpkı onun gibi hezimete uğramaları mukadderdir. Baş, başkan, başbakan, cumhurun başı olmuş birinin kurduğu bir üniversite baş olmayı değil, başkalarına vagon olmayı seçmiştir. İyi bilinsin ki, üniversiteleri binaları değil, hocaları üniversite yapar.
5. Harp yeri belli değilken, “Savaş alanı arkeolojisine yaklaşım yöntemleri” adlı sunum ne demek? Kûfi Boğazı, Düzbel/Kızılören, Popa Bğ., Kemikli Çukur, Kırkbaş, Karamıkbeli, Gelendost ovası, Kemer Boğazı, Derbent Çam Geçidi ve Bağırsak Boğazı gibi iddiaların hangisinde “savaş alanı arkeolojisi” yapacaksın? Rusya’dan iki uzman arkeolog gelecek mi? Tarihi metinleri iyi okumadan, coğrafyadaki değişimleri ve tarihi yolları bilmeden harp alanı arkeolojisine yaklaşım yöntemlerini konuşmanın sırası mı? “Anın vacibi” diye bir kavram var. Şimdi iş, harp yerini tespit etmektir. Adnan Beyin önceliği, 135 yıldır tartışmalı olan Miryokefalon harbinin yerini tespit etmek olmalıydı.
6. Hakeza 2014 yılında Popa Boğazı’nı iddia eden Sn. Bakır’ın “Miryokefalon Savaşı’ndan önce Anadolu’da siyasî, askerî durum” hakkında konuşmaya hakkı olmamalı. Yeri gelmişken “Anadolu” adı hakkında iki kelâm edeyim: Uluborlu dâhil, Eğirdir Gölü ile Bozkır-Çarşamba çayı arası Roma’nın Asia eyaletidir. Bu eyalet için Bizans, 669 yılında Anatolikon der [güneşin doğduğu yer demek]. İbn Hordazbih, en-Natulus der ve merkezinin Ammûriye [Amorion, yâni Uluborlu olduğunu] kaydeder. Ammûriye, 838 yılında el-Mu’tasım tarafından fethedilince Anatolikon eyaletinin merkezi Mercü’ş-Şahm, yâni Şarkîkaraağaç olmuştur. İbn Battuta’nın, Menteşe evlâdı Dündar Beyin beyliği Hamid oğulları için Anadolu Hükümeti demesi bu yüzdendir. Rumeli’nin fethiyle Anadolu adı, Ankara dâhil, batısı için kullanılır olmuştur. Anadolu adının bütün Türkiye’ye şamil olması 19. Asrın son çeyreğindedir. Abdullah Bakır, acaba hangi Anadolu’daki askerî ve siyasî durumu anlatacaklar?
7. Mustafa Daş, “Bizans ve Batı Hıristiyan kaynaklarında Miryokefalon Savaşı” adlı bir sunum yapıyor. Peki, Süryani Mihail, Surlu Wilyım, Sempat ve Ebû’l-Ferec gibi şark kaynaklarındaki Miryokefalon harbini kim anlatacak? Mustafa Bey’den 1- Kinnamos’un kaydettiği Menderes ve Laodikya ile Lampe ve Sublaion’u araziye yerleştirmesini rica ediyorum. Bunu yaparsa, Miryokefalon’un yeri belirlenecektir. 2- Ayrıca Niketas’ın, “Honaz’dan imparator, Lampis [Lampe ovası] üzerinden Kelainai’ye yürüdü. Bundan sonra [bu yüzden] Homa ve Miryokefalon’a geldi” ifadesi ile 3- “Niketas’ın, Tzibritze Geçidi tasvirine açıklık getirmesini rica ediyorum. Geçidin, her iki tarafı da mı sarptır, yoksa kuzeyi gittikçe eğimi düşen yükselen yamaç, güneyi uçurum mudur?”
Prof. Daş, bu hususları “değişen coğrafyanın” ışığında araştırır ve açıklığa kavuşturursa önümüze yepyeni bir ufuk açılacaktır. Bu konularda Prof. Dr. Ümit Fafo Telatar ile görüş alışverişinde bulunması çok iyi olur. Zira bu hususları ben, Fafo Hoca’ya tercüme ettirdim. Hiç unutmam; III. Haçlı Seferi Historia Peregrinorum’u, “Bizimkiler de sıradağlar ve [belirli bir] göl arasından geçeceklerdi” çevirdi. “Hocam, gölü geçmeden mi, Türkler saldırdı” diye sordum; “gölü geçmeden” dedi. Ramsay ve Karaca-Karacan, Hoyran Gölü’nü geçtikten sonra Türkler saldırdı yorumlamış; Manuel’in yenik düştüğü geçide [güya Kumdanlı ovası] girmemesi için Frederik’i Yoğurtçubeli’nden Şuhut tarafına indirmişlerdi. Hâlbuki Frederik, 03 Mayıs günü Bozdurmuşbeli üzerinden Oyniğan’a [Oynan] inmişti [bk. Ek makale, Har.2]. Çok mütevazı ve bana karşı çok saygılı davranan Fafo Hoca’yı saygıyla selâmlıyorum.
Sn. Daş, lütfen bir de, Tzybritze, Tzybritzi, Cybrilcymani gibi muhtelif kaydedilen kelimeye bakıver:
Tzybrite, Tzybritzi Kleisura adlı kelimeyi, Osman Turan Sybrize, Latince Clisura Zybrize, Manuel’in mektubu Cybrilcymani yazar; Prof. Kayapınar ise Civrici ve Çivril der. Osman Turan, Sybrize’nin geçidin çıkış yeri olduğunu söyler. Çivril ise, Kûfi Boğazı’nın çıkış yerinin 45 km gerisindedir. Sybrize’nin Sivrice veya Sivrisi; Cybrilcymani’nin Sivri’l-Semmâni okunması daha mâkul değil mi? Prof. Merçil, Selçuklu’da Meslekler kitabında Tokat’ta Semmâni [Yağcı] hanları bulunduğunu söyler. Buna göre Sivri’l-Semmâni, yâni Semmâni Sivrisi ve şimdiki adıyla Yenicesivrisi olmaz mı? Zira Yenicesivrisi, Yenice Derbendi’nin........
© Dikgazete.com
