Orta Asya’da yeni güç dengesi ve Taşkent Zirvesinde Türkiye neden yoktu?
Orta Asya Devlet Başkanları 7. İstişare Toplantısı, 15–16 Kasım’da Özbekistan’ın başkenti Taşkent’te yapıldı. Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan, Türkmenistan ve bu yıl ilk kez tam üye olarak katılan Azerbaycan’ın yer aldığı zirve, yalnızca bölgesel işbirliğinin güçlendiğini değil; Türk dünyasının kurumsal yapısında sessiz bir dönüşüm yaşandığını da gösterdi. Toplantı sonunda ülkeler, bölgesel güvenlik, istikrar ve sürdürülebilir kalkınma odaklı ortak bir konsept kabul etti.
Liderler, yıllardır bölgeyi etkileyen kapalı sınırlar ve izolasyon döneminin resmen geride kaldığını belirttiler. Bu açıklamalar, Türklerin milli destanı olan Ergenekon’dan çıkışı hâlen kolektif bilinçaltında canlı tuttuğunu ve güncelliğini koruduğunu gösteriyor. Bu destan, sadece geçmişin bir hatırlatıcısı değil; aynı zamanda Türk milletinin yeniden doğuş ve özgürlük iradesinin simgesidir. Kolektif bilinçteki bu canlılık, kültürel hafızanın güçlü bir şekilde yaşadığını ve toplumsal değerlerin kuşaklar boyu aktarılmaya devam ettiğini ortaya koymaktadır.
Zirvenin en önemli gelişmesi Azerbaycan’ın Orta Asya formatına tam üye olarak kabul edilmesi oldu. Azerbaycan’ın tam üyeliği ve bölge ülkelerinin artan diyaloğu, Orta Asya’nın artık daha koordineli, açık ve işbirliğine dayalı bir döneme geçtiğinin işareti olarak değerlendiriliyor. Bu karar, Orta Asya ile Güney Kafkasya arasında yeni bir “stratejik köprü” oluşturduğunu vurguluyor. Azerbaycan’ın tam üyeliği, Orta Asya ile Güney Kafkasya arasında yeni bir köprü kurma potansiyelini güçlü biçimde ortaya koyuyor. Bu bağlamda, Azerbaycan’ın katılımı sadece sembolik değil; somut jeoekonomik perspektifleri de derinleştiriyor.
Zirve ana hatlarıyla ekonomik entegrasyon, altyapı (lojistik) projeleri, bölgesel güvenlik, su ve iklim yönetimi gibi alanlara odaklandı. Azerbaycan’ın tam üyeliği ile Türkiye için Orta Asya-Güney Kafkasya ekseninde stratejik köprü rolünün artması söz konusu olabilir. Bu bağlamda kurumsal bir “Orta Asya Topluluğu” vizyonunun gerçekleşmesi, Türkiye’nin stratejik siyasetini bu bölgeye inşa etme potansiyelini güçlendirir. Ulaşım / lojistik koridor projeleri (Orta Koridor, Hazar bağlantıları) Türkiye açısından ekonomik ve ticari açılım sunar. Güvenlik iş birliği mekanizmalarının derinleşmesi, Türkiye’nin bölge risklerini öngörme ve ortak politika geliştirme kapasitesini artırabilir.
Türkiye, Macaristan ve KKTC’nin davet edilmemesi: Taşkent Zirvesi ve stratejik boyutlar…
Taşkent Zirvesi, Türk dünyasının mevcut ana platformu olan Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) dışında alternatif bir entegrasyon hattının hızla şekillendiğine işaret ediyor. TDT’nin doğal öncüsü olan Türkiye’nin yanı sıra gözlemci üye Macaristan ve KKTC’nin bu formata davet edilmemesi, bölgedeki yeni güç dinamiklerini ve Türkiye’den bağımsız bir koordinasyon ekseni yaratılma ihtimalini gündeme getiriyor. Zirvenin kapsamı ve katılımcı listesi, toplantının sadece TDT üyesi ülkeleri kapsayan bir zirve olmadığını; aynı zamanda coğrafi ve siyasi bir sınırlama anlayışı ile tasarlandığını ortaya koyuyor.
Bu bağlamda, zirveye katılan Orta Asya ülkelerinin çoğunun Güney Kıbrıs Rum Kesimi’ni tanıması, Türkiye ve KKTC’nin davet edilmemesiyle birlikte önemli bir diplomatik mesaj taşıyor. Bu durum, Türkiye’nin bölgedeki öncelikli stratejik pozisyonunu ve uluslararası tanınma konusundaki hassasiyetlerini doğrudan etkileyebilir. Katılımcı ülkeler, Türkiye olmadan kendi iç koordinasyonlarını güçlendirme ve bağımsız karar alma kapasitelerini artırma niyetini ortaya koyuyor.
Zirvede öne çıkan temalar -ulaşım ve altyapı projeleri, su yönetimi, iklim değişikliği,........





















Toi Staff
Sabine Sterk
Gideon Levy
Penny S. Tee
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein