menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

İsrail’de yolun sonu mu görünüyor?

20 30
03.09.2025

Bizzat Trump’ın ifadesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nde İsrail lobisinin gözle görülür bir gerileyişi söz konusu. Bu açıklama, yalnızca bir siyasi yorum değil, bizzat Beyaz Saray’dan gelen resmi bir değerlendirme olması bakımından daha da önem taşıyor. Trump, Washington DC merkezli sağcı haber sitesi Daily Caller’a verdiği mülakatta, İsrail’in Kongre üzerindeki etkisinin şaşırtıcı biçimde zayıfladığını vurgularken, Washington’un geleneksel “İsrail yanlısı reflekslerinin” artık eskisi kadar güçlü olmadığını ima etti.

Özellikle Cumhuriyetçi Parti içinde gözlemlenen bu koşulsuz desteğin erimesi dikkat çekici. Bir zamanlar İsrail’e sınırsız destek vermek neredeyse parti kimliğinin bir parçası sayılırken, bugün aynı tabanda daha milliyetçi, içe dönük ve önceliği Amerikan seçmeninin taleplerine veren bir anlayış güç kazanıyor. Bu durum, yalnızca İsrail’e yönelik desteğin azalması değil, aynı zamanda ABD’nin dış politika önceliklerinde köklü bir değişime işaret ediyor. Başka bir deyişle, Amerikan siyasetinde “önce İsrail” anlayışının yerini giderek “önce Amerika” yaklaşımı almaya başlıyor.

Bu değişim, İsrail açısından stratejik bir kırılma noktasıdır. Çünkü Tel Aviv’in uzun yıllardır güvenlik ve diplomasi politikalarını inşa ettiği temel dayanak, Washington’daki güçlü Yahudi lobisi ve onun sağladığı siyasi-askeri korumaydı. Kongre üzerindeki bu etkinin zayıflaması, İsrail’in ABD ile ilişkilerinde mesafe koyma ihtimalini doğuruyor; yani İsrail’in geleneksel güvenlik şemsiyesinin zayıflaması söz konusu olabilir. Artık ABD’nin Ortadoğu politikaları, İsrail’in güvenlik kaygılarından ziyade Amerikan kamuoyunun çıkarları ve yeni jeopolitik öncelikler tarafından şekillendiriliyor.

Üstelik bu eğilim sadece Cumhuriyetçi Parti ile de sınırlı değil. Demokrat Parti içindeki ilerici kanat da uzun süredir İsrail’in Gazze ve Batı Şeria’daki politikalarını eleştiriyor, insan hakları ve uluslararası hukuk vurgusu yapıyor. Dolayısıyla Kongre’de hem sağ hem sol kanattan yükselen sesler, İsrail’e koşulsuz destek siyasetinin artık sürdürülebilir olmadığını gösteriyor.

Küresel açıdan bakıldığında ise ABD-İsrail hattındaki bu mesafe, Rusya ve Çin gibi aktörlere Ortadoğu’da yeni fırsatlar sunabilir. Washington’un İsrail’e verdiği güvenlik garantilerinin zayıflaması, Tel Aviv’i daha agresif askeri adımlar atmaya zorlayabilir ya da tersine, uluslararası izolasyondan kaçınmak için daha pragmatik diplomasiye yöneltebilir. Her iki senaryoda da Ortadoğu’nun güç dengeleri yeniden şekillenecektir.

İçeride Netanyahu hükümeti, aşırı sağcı ve dinci koalisyon ortaklarının baskısı altında ayakta duruyor. Bu çevreler için Hamas’la yapılacak her türlü uzlaşı, ideolojik bir ihanet anlamına geliyor. Bu nedenle Netanyahu, savaşın sürmesini adeta kendi iktidarını korumanın bir sigortası haline getirmiş durumda. Ancak Gazze’de esir tutulan İsraillilerin ailelerinin giderek büyüyen protestoları, hükümete karşı ciddi bir toplumsal baskı yaratıyor.

İsrail toplumu, ikiye bölünmüş halde: Bir yanda yakınlarını geri isteyen sivil kesim, diğer yanda........

© Dikgazete.com