İçeride hırsızlarla dışarıda emperyalistlerle savaştık!
Emperyalistlerin denizler üzerindeki hâkimiyeti neticesinde
Dünyayı sömürdüklerini gören Sultan A. Aziz, büyük bir donanma kurmak için uğraştı ve başardı da…
Ama…
İçerideki hain hırsızları hesaba katmamıştı.
Tahttan indirildikten sonra türlü hakaret ve eziyetten sonra yere yatırılıp, bileklerini keserek şehit ettiler.
Arkasından;
Sarayını yağmalayarak en çok bildikleri şey olan soygun ve hırsızlıklarını yaptılar.
Arkasından gelen Sultan A. Hamid…
Eğitim…
Sanayi…
Sağlık…
Ve ulaşımdaki aksaklıkları görerek tüm ülkeyi okullarla donatırken, ulaşımda da Hicaz ve Bağdat demiryolunu açmak suretiyle uzak vatan topraklarını Payitahta bağladı.
Ama Sultan;
Ülkeyi âbad etmek için uğraşırken İttihatçılar, ekalliyetlerle (azınlıklarla) kol kola girmiş meydanlarda “Uhuvvet… Adalet... Hürriyet” naralarını atıyorlardı.
Uhuvvetin düşmanlık…
Adaletin zulüm…
Ve hürriyetten maksat azınlıkların Osmanlı hâkimiyetinden kurtulmaları manasına geldiğini anlamayacak kadar da hem cahil hem de basiretsizdiler.
Çünkü İttihatçılar…
Hüseyin Avni Paşaların, Koca Reşit Paşa, Mithat Paşa ve şürekâlarının Sultan A. Aziz’i tahttan indirdikten sonra İstanbul’u kendi aralarında parselleyip, nasıl yağmaladıklarını biliyor… Akılları orada kalmıştı.
Onlara göre Âli Osman olur da, Âli Mithat neden olmasındı.
Bunun için;
Önce Enver Paşa dağa çıktı…
Arkasından Resneli Niyazi, Sandanski vs. dağa çıkıp Balkanlarda askeri ve sivil otorite bozulunca Sultan 2. Abdülhamid mecburen isteklerine boyun eğip, dağdan inmelerini sağlamıştı.
Ama dağdan inenlerin ilk istekleri olan Kanuni Esasi’nin ilan edilip, meclis açıldığında milletvekillerin çoğunun gayri milli olduğu gerçeği bile ittihatçıların gözlerini açmamış
Ve…
İlk fırsatta Sultan’ı indirmek için uyduruk bir fetva bulmakta zorlanmamışlardı.
Sultan 2. Abdülhamid’in hal’ fetvasını tebliğ eden heyetten biri Yahudi bir diğeri de Ermeni idi.
Müslümanların........
© Dikgazete.com
