Irmağın dili – gölün dili
İktidarın CHP belediyelerine ve cumhurbaşkanı adayı Ekrem İmamoğlu’na saldırıları üzerine harekete geçen Türkiye’nin kurucu partisinin dili şu iki buçuk ayda değişti mi, değiştiyse nasıl değişti?
CHP lideri Özgür Özel, İmamoğlu’nun gözaltına alındığı günün akşamında, 19 Mart’ta, Saraçhane’de yüzbinlerce (belki bir milyon) kişi önünde halkı şöyle sokağa çağırmıştı:
“Dünyada diktatörlerin, tek-adamların nasıl gittiği konusunda, örneğin Arap Baharı denen dönemde, bir meydana milyonların inmesi dışında bir çare, bir seçenek yoktur. (…) … sizi kalkmaya, sokaklara dökülmeye davet ediyorum. Kalkın ve ülkeyi kurtarın.”
Her hafta çeşitli şehirlerde, çeşitli meydanlardaki toplantılarda hedefi böyle tarif etmese de aynı cümleyi tekrarladı. Çarşamba günü İstanbul Esenler’de 100 bin kişiye şöyle seslendi:
“Toplanmaya, eğlenmeye değil, eyleme çağırıyorum sizi, eyleme.”
Bazan aynı cümleler aynı değildir. Yani 19 Mart’ta kurduğu cümleyle Mayıs sonunda kurduğu tıpatıp aynı olsaydı bile aynı şeyi söylemiş olmayacak, aynı anlamı taşımayacaktı.
19 Mart’ta Saraçhane’de toplanmanın bir anlamı ve önemi vardı: İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ni iktidarın işgalinden kurtarmak, savunmak. Bu amaçla insanlar oraya aktı. İstanbul Üniversitesi öğrencileri iktidar barajlarını, polis barikatlarını yararak Saraçhane’ye yürüdü; Özgür Özel konuşurken de şu yönergeyi verdiler:
“Özgür halkı sokağa çağır.”
Özgür de çağırdı. Saraçhane, iktidarın saldırısına karşı bir barajdı. İzleyen birkaç günde de insanlar Saraçhane’yi doldurdu. İktidara meydan okudular, toplanma yasağını da yoksaydılar. O günlerin dili, eylemlerin dili bir meydan okumaydı yani. Bir akışın diliydi. Kentin sokaklarına, hayatına yayılan, istila eden bir ırmağın diliydi.
Sonra CHP toplantıları takvime ve belli adreslere bağladı. İlan edilmiş miting meydanları ve günleri durumu ırmaktan göle çevirdi, üstelik baraj gölüne. Mart eylemlerinin hedefi vardı. O hedefe ulaşılıp ulaşılamayacağı, nasıl........
© Diken
