menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Spagetti yazı

17 0
16.11.2025

Sergio Leone’nin Spagetti Western’lerini daha çok severim klasik Western filmlerinden, mesela John Ford’unkilerden. Film başlar başlamaz olayın içine düşersiniz çünkü. Klasik Western’ler 20 dakikada ancak girer konuya, önce seyirciyi olaya hazırlar, karakterleri bazan resmi geçit misali tanıtır, birçok dolgu malzemesi çıkar bu yüzden önünüze. Spagetti’de karakterleri olayın, aksiyonun içinde tanırsınız. Leone’nin Western olmayan Bir Zamanlar Amerika’da‘sı da böyledir.

Yazılarda da severim aynı şeyi, hemen konuya girmeyi. Öyle laf dolandırmalara okurun karnı toktur diye düşünürüm, pırt diye kaçar. Hoş benim de lafı dolandırdığım olmadı değil, şimdi özellikle birini hatırlıyorum da yüzüm kızarıyor.

Aynı şeyi cümlede de severim, hele uzun cümlede. Hemen içine gireyim, neyle karşılacağımı hemen anlayayım da cümleyi okumaya öyle devam edeyim isterim.

Her duruma uygulanacak bir şablon çıkarılamaz elbet, çıkarılmamalı da, her filmin, her hikayenin, her makalenin, her cümlenin isteri başkadır, gereği ayrıdır. İşte bu isterleri, gerekleri düşünmeli yazarken.

Bakın size hiç düşünmeden hep aynı şekilde kurduğumuz bir cümle göstereyim:

‘Yalnızlık kötü yola sürükleyen arkadaştan iyidir.’

Böyle kıyas cümlelerinin kalıbıdır bu.

Kabusnâme‘yi Türkçeye çeviren (1431-32) Mercimek Ahmed böyle kurmayıp şöyle diyor:

“Yalnızlık yeğdir yaramaz işe kılavuzlayan yoldaştan ise.”

Bu deyiş hoşuma gidiyor benim. Kalıptan çıkmaya, kalıbı kırmaya bayıldığım için değil sadece, neyin iyi olduğunu hemen söylediği için de; onu tamamlayan arkadan gelebilir.

Evliyâ Çelebi de şöyle kuruyor böyle bir cümleyi:

“Amma Karadeniz’in mahileri kadar bir bahrin balığı leziz değildir.”

Biz şöyle deyip geçeriz:

‘Hiçbir denizin balığı Karadeniz’in balığı kadar leziz değildir.’

Başka cümleleri de böyle kalıplarla düşünüp(?) kurarız:

‘Yerden göğe kadar bütün varlıkları sizin için bezedim.’

Hacı Bektaş Veli’nin Makalat‘ını Türkçeye çeviren Molla Sadettin şöyle kurmuş bu cümleyi:

“Sizler birbirinizle kardaşlarsız. Benim kullarım, ben gafur [bağışlayıcı] Mevla sizinüm. Ve bunca dürlü nesneleri sizin için areste kıldım [bezedim, donattım], arştan ta saraya değin.”

Bu örneği Melih Cevdet’te gördüm ben (Açık Pencere, Everest Yayınları, s. 188). Bu kuruluşu Türkçe tümce için çok gerekli saydığını söylüyor. “Tümleçleri sona bırakıp tümceyi ağırlaştırmaktan kurtarmakta” diyor.

Bizim cümlelerimiz pek kitabi, hele bu örneklerin yanında. Kitabilik de ağırlaştırır cümleyi gerçekten.

Mesela biz şöyle deriz:

‘Geminin kıçından dümen iğneciği kırılarak deryaya düşünce bütün gemicilerin ellerini dizlerine vurarak pes perdeden birbirleriyle helalleşmeye başladıklarını........

© Diken