Bir Kürt feminist Halide Dündar'ın hikâyesi
Hasan Ersel hocanın güzel anısına…
Türkiye tarihinde faşizan ‘an’lar var. Dört başı mamur faşist tutumlardan biri 12 Eylül darbesiyle hayata geçirildi. Cumhuriyet’in ilk askeri darbesi 20 Mayıs 1960, 12 Mart 1971 Muhtırası ise 12 Eylül’ün provası. Askeri darbelerle ilgili epeyce kaynak var. Kitaplar, makaleler, anılar, belgeseller… Belge yığını içinde, bana kalırsa askeri müdahale dönemleriyle ilgili en öğretici kaynaklardan biri anı kitapları. ‘Darbecilerin’ ve ‘darbe mağdurlarının’ anıları. Darbecilerin hayat koşulları, nasıl yetiştikleri, idealleri, devleti/cumhuriyeti sahiplenme eğilimleri, sivillere/siyasetçilere küçümseyici bakışları ve yapıp ettikleri konunun bir boyutu. Diğeri, darbenin ‘yöneldiklerinin’ yaşadıkları.
Faşizm bir siyasal sistem olmasının yanında, bir tutum, duygu, ruh hali. Teorisi olmayan ve çoğu zaman geçmişten üretilen -yalan yanlış- efsanelere ve çıplak güce dayanan faşizm, duygulara hitap ediyor, büyüklük hevesine, toplumların zaaflarına. Milliyetçi ve gerek duyduğunda dini duyguları kullanıp kitleleri yönlendiriyor ve milyonlarca sıradan insanın en kaçık fikirlerin peşinden gitmesini, onay vermesini sağlayabiliyor.
Faşizmin tarihine dair çalışmaların gösterdiği en çarpıcı gerçeklerden biri, olağan koşullarda ‘herhangi biri’ olan kişilerin faşizan idareler altında dehşet verici işleri yapabilir hale gelmeleri, getirilmeleri. Sıradan insanın, ‘insanca’ sözcüğüyle karşılanabilecek niteliklerinden soyunması. Faşizmin belirleyici alametlerinden biriyse, muhatabın insan-dışı bir varlık olarak kabul edilmesi ve bazı ideolojilerin-kimliklerin düşmanlaştırılması.
12 Eylül faşizminin derin iz bıraktığı coğrafya ve mekanlardan biri Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi. 12 Eylül faşist idaresinin deney laboratuvarlarından.
Bugün haberdar etmek istediğim kitap ne salt 12 Eylül, ne faşizm ve pratikleri hakkında. Bir insanın insani, toplumsal yaşamı ve siyasal deneyimi üzerine. Ancak, Halide Dündar’ın hikâyesinin bir durağı olan 12 Eylül ve 5 No’lu Cezaevi günleri, Dündar’ın ve benzer deneyime sahip kadınların yaşamını belirleyen bir dönem. Bazı başkaca cezaevleriyle birlikte Diyarbakır 5 No’luda yaşananlar faşizm tarihimizin acı dolu anlarından olduğu içindir ki, yalnızca 12 Eylül’le ilgisi olmayan bu kitabın yazısına peşrevle başlama gereği duyuyorum.
Kürt feminist Halide Dündar kitabının yazarı, Halide Hanım’ın kardeşi, yazar Fuat Dündar. Dündar, 2025 yılında yayımlanan çalışmasında kendisinin, ablasının ve tanıkların satırlarını bir araya getirmiş. ‘Sunuş’ yazarı Aksu Bora’nın ifadesiyle bu çalışma, “bir kardeşin ablasının mirasına sahip çıkma çabasının sonucu.” Halide Dündar’ın yaşadıkları çevresinde, çok çile çektirilmiş bir kuşağın başına gelenler anlatılıyor ve arka planda türlü baskılar altında yaşayan kadınlarının siyasal bilinçlenme serüveni olduğu için, anlatılan da yalnızca Halide Dündar’ın yaşamı olmaktan çıkmış. Kitap, bu dünyadan sessiz sedasız göçüp gitmiş kimilerinin yaşamlarının nasıl da eğitici olabileceğinin çarpıcı bir örneği. Fuat Dündar’a ve onu teşvik edenlere, okuru ablasının hikâyesiyle tanıştırdığı için teşekkür borçluyum.
Halide Dündar’ın yaşamını hem kendi kaleminden hem kardeşinden........
© Diken
