menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Belki de kimse kimseyi kandırmıyordur!

21 1
15.08.2025

Yıllar önce Duvar’da ve ardından Diken’deki bir yazımda, ahalideki sessizliği eleştirenlere karşı “Sükût her zaman ikrardan değil, bazen de ikrahtan gelir” ifadesini kullanmıştım. Kendi içimde sık deneyimlediğim bir duygu bu. Hakikaten öyle şeyler olabilir ki insan mahcubiyetten, hissettiği rahatsızlığın büyüklüğünden dolayı suskunluğu seçebilir, elinden başka bir şey gelmez.

Kandırma, kandırılma sözcükleri uzun süredir tedavülde. Siyasetçiler, yazarlar, bir seçmen olarak sade yurttaş… sık kullanıyor bu fiili. Çok nedeni vardır herhalde, ama onlardan ikisinin apolitiklik ve özeleştiri yoksunluğu olduğunu düşünüyorum.

Apolitik olmak, kendi halindeki yurttaş topluluğu için şaşılacak bir nitelik değil. Bir ülkede sabah akşam güncel siyaset konuşulması o ülkedeki yurttaş çoğunluğunun politik olduğu anlamına gelmez. Aksine, yeteri kadar politik olmadığı için bıkıp usanmadan güncel siyaset üzerine gevezelik edildiğini gösterir. İşi siyasi gelişmeler hakkında konuşmak olanlardan söz etmiyorum kuşkusuz.

Politik olmak ya da olmamak da başka pek çok olgu gibi ‘torna’yla ilgili. Bu torna milli eğitim tornası olmak zorunda değil; bir eğitim sistemi ‘eğitimli ve apolitik’ çoğunluk yaratabilir.

Basitçe, “Türkiye’de Kürtlerin ne sorunu var ki?” sorusunu yönelten bir üniversite hocası mı, yoksa “Turbunan şalgamınan ülke yönetilmez” diyen köylü mü, daha politiktir?

Ya da kimin politik bilinci daha berraktır, ormanlar yok edilerek inşa edilen evlerde mutlu mesut yaşayan biri mi, köyündeki ağaç kesilmesin diye ağaca sarılan yaşlı köylü kadın mı?

Diyeceğim, politik-apolitik olmak, koşulların ürünü bir şuur, endişe, görmüş geçirmişlik, sezgi gücü gerektiriyor. ‘Diploma’ küçümseyenlerden değilim, diplomaların çoğu zaman kabul........

© Diken