menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Ergün: “Öykü ve Romanlarımda Duyguyu Devinimle Anlatmaya Çalışıyorum.”

9 0
31.10.2025

Söyleşimize güncel bir tartışmayla başlamak istiyorum. Öykü yazmak mı roman yazmak mı? Öykü yazma ile roman yazma arasındaki zorluk ya da kolaylıklar çokça tartışılıyor. Hem öykü yazan hem de roman yazan biri olarak bu tartışmanın neresinde duruyorsunuz? Öykü yazmak mı kolay roman yazmak mı?

Kolay ya da zor olarak tanımlamazdım süreci. Farklı diyelim. Roman -aksi örneklerini de sıklıkla barındırsa da- daha düzen, rutin isteyen bir uğraş. En basitinden romanın ortasında uzun zaman ara verdiğinizde, tekrar yazmaya başlamak zaman alıyor. Yazdıklarınızı baştan okumanız, belleğinizi tazelemeniz gerekiyor. Öykü bu anlamda şiire daha yakın. Aslında pek çok anlamda şiire yakın. Yazdıktan sonra azaltmak, öze inmek gerekiyor. Cortazar, başka bir yazardan alıntı yaparak şöyle açıklar durumu: “Roman hep sayıyla kazanır, oysa öykünün maçı nakavtla alması gerekir.”

Roman ve öykülerinizde çok sade, yalın bir dil kullanıyorsunuz. Sizin kaleminizden fazla kelimelerden arındırılmış metinler okuyoruz. Aynı zamanda sıradan, gündelik olayları bu sade ve yalın dille ustaca anlatıyorsunuz. Gündelik hayatı basit anlatmak… aslında bu çok zor bir iş. Neler söylersiniz bu üslubunuz hakkında?

İşçiliği yoğun bir biçem. Metni azaltmak, fazlalıklarından arındırmak gerekiyor. Sanki öylesine anlatıyormuş gibi yazmak. Okur olarak böylesi metinlerden etkilendiğim, metin içinde tekrardan hoşlanmadığım için ben de böyle yazıyorum.

Öykülerinizi okuduğumda acıları, haksızlıkları, ruhunda fırtınalar kopan insanların dertlerini, ıstıraplarını sakin, sade ve gerilmeden anlatabiliyorsunuz. Nedir bunun hikmeti? Neler söylersiniz?

Betimlemelerden, betimleme yaptığımda da duygu içeren sözcüklerden kaçınıyorum. Duyguyu devinimle anlatmaya çalışıyorum.

Küçürek öyküler yazıyorsunuz. Bu tarzı benimsemenizde neler etkili oldu? Bu tarzı tercih ederken estetik ve biçimsel kaygılar etkili oldu mu?

Yazarın yazarken bir tarzı benimseyerek yazdığını düşünmüyorum. Yazar, yazar. Tanımlamalar sonradan gelir. Öykülerimin bir fotoğraf yalınlığında, fotoğrafta görülmeyeni okurun hayal gücünün dolduracağı biçimde olmasını tercih ediyorum.

“Kopuk” adlı romanı okurken okuyucuyu sıkmayan sade ve hareketli betimlemelere yer verdiğinizi görüyoruz. Bu aynı zamanda romanın kurgusunu zenginleştirmiş. Bu yazma tarzınızla ilgili neler söylersiniz?

Gerçek ile gerçekdışının bir arada olduğu bir roman Kopuk. Daha doğrusu neyin gerçek neyin olmadığının bilinmediği…

Rüyalar, yolculuklar, yoldaşlıklar. Ben de bilmiyorum romanda ne gerçek ne değil. Bölük pörçük bir kurgu.

Ritimle bir araya geliyor. Metinde ritmi çok önemsiyorum. Bazen aksak, neredeyse rahatsız eden bir ritim, bazen akıcı.

Romanda en çok dikkatimi çeken noktalardan biri de roman karakterlerinin özelliklerinin belirtilmemesi ve isimlerinin bir tek harfle söyleniyor olması. Bunun nedenini öğrenebilir miyiz? Bu bilinçli bir tercih mi? Yoksa roman kahramanlarınızı bilerek gizleme düşüncesi mi?

Romanın iki ana kurmaca kişinin cinsiyetleri, adları yok. Çünkü gerek yok, ben de bilmiyorum. Romanı yazarken........

© dibace.net