Bilgin: “Hayat Düz Bir Çizgide İlerlemiyor. Yaşadığımız Âna Sürekli Geçmişle Ve Gelecekle İlgili Düşünceler Giriyor.”
Romanlarınızın özellikle de “Emine”nin odağında yer alan kavramlardan biri de “göç”. Neden “göç” konusu romanlarınızda bu denli yer alıyor? Son zamanlarda göç, göçebelik, mültecilik en sık duyduğumuz kavramlardan. Neler düşünüyorsunuz bu kavramlarla ilgili?
Sorunuzun cevabını Emine: Bir Göç Hikâyesi adlı romanımın arka kapağında vermişim sanırım. Şöyle demişim:
“Yaşadığımız coğrafyada, bir ya da iki kuşak geriye bakıldığında bu duyguları [anavatanından, doğduğun yerden sökülüp atılmanın acısını] paylaşan o kadar çok insan vardır ki… (…) Dünyaya geldikleri, ilk nefeslerini aldıkları yerde olmamanın ince hüznünü taşır hepsi. Ve geride bıraktıklarının özlemini.”
Nitekim benim ailemde de benzer hikâyeler yaşanmış. Balkan Harbi’nde babamın ailesinin Drama’daki evlerini bir gecede terk edip bir daha dönmemek üzere kaçışlarını, onun kendi anılarından okuduğumda gözyaşlarımı tutamamıştım. Sekiz yaşındaki bir çocuğun gözünden yazılmış. Aynı şekilde annemin ailesinin de, İzmir’in işgali sonrasında Rodos’a taşınıp bir müddet orada yaşamak zorunda kaldıklarını bizzat kendilerinden dinledim. Annem henüz üç yaşındayken. (Bu hikâyeyi İki Devir İki Kadın adlı romanımda anlattım.) Son olarak eşimin Rodos’ta yaşamakta olan ailesinin, İkinci Dünya Savaşı çıkmadan hemen önce, yirmi yaşındaki kızlarını gemiye bindirip İzmir’e, ağabeyinin yanına gönderdiklerini duyduğumda çok şaşırmış, üzülmüştüm. O genç kız benim kayınvalidem olmuştu yıllar sonra. Bu hikâye de Emine adlı romanımın esin kaynağı oldu. Ama Emine karakterinde kayınvalidemin hayatını anlatmak değildi amacım. Sadece ondan dinlediğim bazı olayları ve onların esintilerini aktardım.
Son zamanlarda yaşanan göçlerin de aynı derecede acı dolu olduğunu düşünüyorum. “Filler tepişir, çimenler ezilir” sözü boşuna söylenmemiş.
Önceki romanlarınız “İki Devir İki Kadın, Feride ve Kızları”ndan sonra romanınız “Emine”de de kadın karakterler ön planda. Hatta ana karakter kadınlar. Roman karakterlerinizin kimi güçlü kimi silik kimi fedâkar kimi bencil… Roman karakterlerini oluştururken nelere dikkat ediyorsunuz? Kültürün, geleneğin, normların içindeki kadından bahsedin desek neler söylersiniz?
Birinci romanım İki Devir İki Kadın biyografik bir roman. Oradaki karakterler benim zaten tanıdığım kişilerin özelliklerini ve kaçınılmaz olarak biraz da benim onlarla ilgili yorumlarımı taşıyor. İkinci romanım Feride ve Kızları tamamen kurmaca. Orada belirli bir aile tipini ve bazı olayları kurgulayarak yola çıktım. Ama karakterler kendi başlarını alıp gittiler. Hikâyeyi kendileri oluşturdular. Bu benim için çok ilginç bir deneyim oldu. Emine’de ise yukarıda da söylediğim gibi, eşimin ailesinin yaşadıklarından bilgiler ve yansımalar var.
Kadın karakterlerimin öne çıkması muhtemelen benim bir kadın olarak onların dünyalarına daha yakın olmamdan, onları daha iyi anlamamdan kaynaklanıyor. Özellikle ilk romanımda anneannemle annemi anlatırken, onların yaşadıkları devirde kadın olarak nelerle başa çıkmaları gerektiğini anlamaya çalıştım. Çünkü Türkiye’de her alanda çok büyük değişimler yaşanan bir devir. Bir de kadınlar maalesef genellikle daha fazla tenkitlerin odağı olduğu için onların bu değişimlere adapte olmakta da daha fazla güç harcamış olabileceklerini düşünüyorum.
Size şöyle bir örnek verebilirim o kitaptan: Anneannem eşini ilk defa evlendikleri gece........
© dibace.net
