menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Arat: “Dünyada Yaşananları Dehşetle İzliyorum.”

5 13
14.07.2025

“Kıran Yeli” adıyla ilk öykü kitabınız yayımlandı. Okuyanı bol olur umarız. Öykülerinizin merkezinde ülkemizde yaşanan siyasal/ideolojik/politik ve toplumsal hareketler, egemen gücün baskıları, darbeler; bu hareketlerin, darbelerin ve baskıların yarattığı acılar, hesaplaşmalar, tartışmalar yer alıyor. Aynı zamanda bu süreçleri yaşayan bireylerin iç dünyalarını da anlatıyorsunuz öykülerinizde. Neden içinde siyasetin bu denli yoğun yer aldığı öyküler yazıyorsunuz? Bahseder misiniz?

Öncelikle güzel dilekleriniz için teşekkür ederim. “Kıran Yeli ”kitabımın çok okunmasını isterim. Toplum olarak yaşananlar hemen unutuluyor ve kanıksanıyor.

Üniversite öğrencisiyken, kendimi politik olayların içinde bulmuş biri olarak, bu yaşananları tekrar hatırlatmak istedim. 68 ve 78 kuşağının ve sonrasında yaşanan 12 Eylül Askeri Darbesi’nin izlerini bugün bile görmek mümkün. Darbe Türkiye’yi geriye götürmüştür. “Kıran Yeli” kitabımda sadece güzelleme yapmadım. Toplumsal olaylar karşısında direnen, başkaldıran gençliğin yaşadıklarını anlatırken bir eleştiri ve öz eleştiri yapmaya çalıştım. O dönemde daha iyi daha güzel bir dünya kurmanın mümkün olduğuna inanan ve bu uğurda kendilerini feda eden gençliğe bir selam göndermek istedim.

Ülkemizde siyasetin, politikanın, ideolojik oluşumların öne çıkan figürleri genelde erkekler. Erkek egemen yapı kendini her yerde hissettiriyor. Sizin öykülerinizde kadının da öne çıktığı bir tavır görüyoruz. Bu tavrınız hakkında neler söylersiniz?

Evet, gözleminiz çok yerinde. Okuyucularımdan aynı doğrultuda geri bildirimler alıyorum. Bir okurum şöyle ifade etmiş; “Şimdiye kadar hep eril bakış açısından okuduğumuz olayların, dişil bakış açısından okumak çok farklı geldi.” Bunun gibi sözler duymak beni mutlu ediyor.

O dönemde biz kadınların pek söz söyleme hakkı yoktu. Örgüt içindeki yapılanmada teorisyenler, başkanlar hep erkeklerden oluşuyordu. Feminizm dalgası çok yeniydi. O dönemde burjuva bakış açısı olarak yorumlanıyordu. Kadının kurtuluşu da, insanın kurtuluşu ile sonuçlanacaktı. O günleri yaşayan biri olarak, sonrasında da öyle olmadığını görecektim. Kadının sesi burada da yoktu. Birkaç olayı dışında tutabilirim.

Öykülerinizin genelinde özellikle de “Sedef Düğme” ve “Kıran Yeli”’nde öykü ve kahramanların adlarıyla öykünün içeriği, öyküde anlatılanlar birbirinin tam tersi. “Sedef Düğme” genelde zarafeti, şıklığı, doğal bir görüntü ve parlaklığı temsil ederken sizin öykünüzde anlatılanlar insanı yaralayan cinsten. “Kıran Yeli” öyküsünde Nafia adlı kahraman var. Nafia faydalı işler, bayındırlık gibi anlamlara geliyor. Nafia’nın bulunduğu mekân bir mezarlık. Bu bahsettiğimiz husus hakkında neler söylersiniz?

Öncelikle “Sedef Düğme” öyküsüne değinmek istiyorum. Ankara Film Festivali’nde izlediğim Şili yapımı bir belgeselden esinlenerek yazılmış bir öyküdür. Biliyorsunuz, aydınlar bürokratlar beyaz parlak düğmeli gömlek- sedef düğme- giyerlerdi. Bazen de kol düğmesi takılırdı. Şili’de 1973-1990 yılları, Pinochet diktatörlük döneminden bahsediyorum. Muhaliflerin özellikle de aydınların, yazarların oluşturduğu gruplar uyuşturulup uçakla Okyanusa atılıyordu. Belgeselde yıllar sonra Okyanusun dibinde yapılan araştırmalarda sedef düğmeler bulunuyor. “Sedef Düğme” bu bağlamda muhalif olan aydınları anlatmak için kullanılmış bir metafor. Öykünün bir yerinde tutuklanma korkusu yaşayan genç kadının aklına izlediği belgesel takılıyor ve ürküyor. Genç bir akademisyen kadının bakış açısıyla anlatıyorum.

Kıran Yeli” öyküsünde ise Nafia karakteri ülkesinin mutsuz, umutsuz insanlarının daha güzel bir dünyada yer alması için mücadele eden kadın bir devrimci. Bu noktada bir tezatlık olduğunu söyleyemeyiz. Bunu gerçekleştirmek için çok bedeller ödemiş bir karakter. Nafia karakterini en çok acıtan koridorlarda çırılçıplak dolaştırılması ve en yakın dava arkadaşının hücresine çırılçıplak atılmasıydı. Bu topraklarda çok acılar yaşandı, tekrarlanmaması umuduyla diyorum.

Öykü........

© dibace.net