menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mustafa Everdi İle Seyahat ve Geziye Dair Söyleştik…

10 0
30.10.2025

“Her gezilen ülke, sizi yükseltir, çoğaltır ve genişletir.”

Sayın Everdi, yeri geldikçe sosyal medya paylaşımlarınızda her yıl uzunca bir seyahate çıktığınızı, zamanınızın önemli bir kısmını bir ülkeyi gezip görmeye ayırdığınızı söylüyorsunuz. Sizin için gezme, görme veya seyahat etme niçin bu kadar önemli desem, neler söylersiniz?

Bu ülke insanlarımızı çok yoruyor ve gerilim içinde bırakıyor. Dahlimiz olmayan olaylar bile ruhsal dengemizi bozuyor. Bu psikolojiden kurtulma isteği, seyahatlere çıkmamın ilk sebebi. Başka ülkelere ulaşınca, bize yüklenen kaygıların, endişelerin, yaklaşımların yanlış, hatta gereksiz olduğunu görüyor, kısa bir süre de olsa bunalmanın etkisinden çıkıyorsunuz.

İkincisi Barbara Frischmuth seyahat hakkında diyor ki: “Bizim hayat tarzımız, bizim değerlerimiz, insanlık için tek doğru, tek olası, tek geçerli görülür seyahate çıkmayınca. Hayatta başka türlü de düşünmek, duymak, inanmak ve yaşamak mümkün. Başka ülkelerin, milletlerin de yaşanabilir hayatlar kurduğunu görürsünüz seyahatle.” Seyahat, kendi değerlerimize, hayatımıza, ülkemize uzaktan bakabilmeyi de mümkün kılıyor. Yani ıslah edici bir etkisi oluyor insanlar üzerinde.

Elbette biz Erasmus gibi “Ben bir dünya vatandaşıyım, her yerde evimde, daha doğrusu herkese yabancıyım,” diyemiyoruz. Yine dönüp alışkanlıklara teslim olmak zorundayız. Ülkemiz, evimiz ve dostlarımıza… Erasmus baskıdan kaçıp hürriyete, zorbalardan kaçıp güvenli dostlara ulaşabiliyordu. Biz topuklarımızla bağlı olduğumuz için Mevlânâ’nın pergel metaforuna tabiyiz. Dünyayı dolaşsak da merkezdeki pergelin bacağı bizi çekip bağlıyor bu ülkeye.

Üstadım, bir gezgin “Ben ülkemden dışarıya çıkmadan önce yeryüzündeki bütün insanlar aynen bizim gibidir, zannederdim. Birçok ülkeyi gezip gördükten sonra nice fazlalık ve eksikliğimizin olduğunu gördüm, müşahede ettim” şeklinde bir itirafta bulunuyor. Ya siz neler hissettiniz; gördüğünüz bunca yeni ülke, ettiğiniz bunca seyahat, sizde de böylesi bir fikrî kırılma meydana getirdi mi?

Elbette. Başka ülkeleri görmeyenler kendi ülkelerini cennet bilir, hallerini mutluluk görür, milletinin üstünlüklerine inanır. Oysa başka ülkelere gittiğinizde, dünyanın yaşanabilir bir hayat getirdiğini, bu kadar gerilim, çatışma, parçalanmış bir toplum yaratmadan da toplumsal yaşamın yollarını görürsünüz. Kaldı ki insan başka ülkelere gidince kendi ülkesinin iyi yanlarının, değerlerinin daha çok farkına varmaya başlar. Arkadaş, dost ve ailenin arasında olmakla, yabancı ülkelerde garip olmanın kıyasını bile yapabilir. Böylece ülkenizi sevmeye bile başlarsınız. Yemeklerinizi, dostlarınızı, arkadaşlarınızı özler; içinde bulunduğunuz yabancılığın kıyasını yaparak ülkenizin, şehrinizin, evinizin üstünlük ve aksaklıklarını değerlendirme imkânı bulursunuz.

Bugüne kadar yaklaşık otuza yakın ülkeye seyahat ettiniz. Gezdiniz, gördünüz. Ve bu gezilerle ilgili gözlemlerinizi “Pasaport Lütfen-Gezi Yazıları” başlıklı eserinizde bir araya getirip okuyucularınızla paylaştınız. Bütün bu seyahatler sizin düşünce dünyanızda nasıl bir değişim meydana getirdi? Gezip gördüğünüz bu ülkelerde nelerle karşılaştınız veya ne gibi farklılıklar hissettiniz?

Ülkemizi yeşil, cennet gibi bir yer biliyordum. Oysaki İsviçre, İtalya, İsveç, Vietnam ve Çin bu sıfatı hak eden güzellikte ülkelermiş. Norveç sistemini -daha doğrusu İskandinav ülkelerini- görünce, devlet, sistem, rejim ve........

© dibace.net