menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Mercan Balığı ve Acemi Marangoz

9 0
10.10.2025

Aklıma düşenler, su üstünde parlayıp kaybolan balıklar gibidir. Öteleyip de “sonra bir bakarım” dersem; nereden bilirim suyun altında hangi kayanın dibine girmişler de titreşip dururlar. Ama elime kalem denen zıpkını alır da peşlerine düşersem, belki kafamdaki kımıldanmalardan izlerini sürer de sivri bir kurşun uçla, kâğıttan bir zemin üzerine sıkıştırıveririm onları. Hem o zaman anlamış da olurum; tuttuklarım sarı sazan mı yoksa birer Ege mercanı mı?

Yukarıdaki paragrafı yaklaşık iki sene önce bordo kapaklı bir deftere yazmıştım. Uzun yıllar yazmaya dair içimde bir şeyler kımıldanıp duruyordu. Gelip giden düşünceler ve uçuşan hayaller sonrasında geriye bakiye olarak ertelenmişlikler kalıyordu. Olgunlaştırma süreci elbette gerekliydi ama fazlaca mayalandırıp ekşitmek de yazık etmek olurdu. Artık bir dönemeçte olduğumu düşünerek parlayan yerinden suya dalmaya karar verdim.

Hepimizin hayata dair diyecekleri olduğunu düşünüyorum. Yaşadıklarımıza ve yaşayamadıklarımıza, yarım kalan hikâyelerimize, içimizde ukde olarak kalan heveslerimize ve boğazımızda yumru olarak kalıp da dile dökülememişlerimize, anlatamadıklarımıza ve anlaşılamadıklarımıza dair söyleyeceğimiz birçok şeyimiz var hayat karşısında.

Şehri tepeden gören bir yamaçta, sabahın sert ayazında, üzeri ince bir sis tabakasıyla örtülü binalar ölüm uykusundayken, aydınlanan hava, sokak lambalarının ferini boğarken, yüzüm soğuktan donmuş bir vaziyette, gözlerimden akan yaşlar dudak köşelerimde tuzlu bir tat bırakırken ve ağzımdan dumanlar savurarak haykırmak isterdim hayata karşı diyeceklerimi. İçimi döküp de yükümü hafiflettiğim, akan burnumu elimin tersiyle sildiğim ve ısınmaya başlayan yüzümde karıncalanmalar hissettiğim bir anda, insanların uykudan uyanarak ve başlarını benden tarafa çevirerek: “Yahu neymiş şu adamın derdi?” diye soracaklarını düşünürdüm. Tabii, çok da gerçekle örtüşen bir durum değildi bu. Ruh hâlimin dışa vurmaya çalışmasıydı belki de. Fakat hayal dünyamda uzun yıllar taşıdım bunu.

Biz hayata bir pencereden bakarız, lâkin hayat bin bir pencerelidir; akışkan ve dinamik yapısı bizi beklemez ve dinlemez, kendi yolunda akar gider. Eğer onun ritmine uyacaksak-ki buna mecburuz- gerçeklerini de kabul etmek durumundayız.

Lise çağlarımdayken, büyük şehirlerde üniversite okuyup da bir işe girdiğimde köye ziyaret için döndüğüm anın hayâlini kurardım. Köyün batı girişindeki kıvrılan yoldan ve böğürtlenlerin yanından geçerken, eşeği üzerinde tarlaya giden Ali amcayla karşılaştığımı ve ona selam verdiğimi, sonra da köye girmek üzereyken yokuşun başında........

© dibace.net