İşte Tam Şurası, Çok Acıyor Çok…
Huzurevinde karşılaştım Mesude teyzeyle.
-“Huzursuz eve hoş geldin” diyerek başladı sohbetimiz.
-“Oğlum mu gönderdi seni?” diye sorunca ne diyeceğimi bilemedim.
-“Sakın ondan bahsetme!” deyince yanımızdaki arkadaşı uyardı beni:
-“Oğlundan nefret eder, sakın ondan bahsetme”
Her gelene aynı tepkiyle, sitem ve öfke dolu sözlerle oğlundan nasıl nefret ettiğini anlatıyormuş. Az sonra elinde bir buket çiçekle huzur evinin kapısından giren genç bir kıza doğru koşarak:
-“Onları oğlum gönderdi değil mi!? Söyle ona kabul etmiyorum çiçekleri.”
Kız çok yumuşak bir ses tonuyla:
-“Hayır hayır teyzeciğim, babaanneme getirdim.” deyince bina üzerine yıkılmış gibi, omuzları yere düşmüş, adımlarını zorlayarak sandalyesinin yanına geldi. Çiçeklerin yaprakları birer kurşun gibi içinden geçmiş gibiydi. Kalbinden yarasını çıkarıp yüzünün tam ortasına koymuş ve bir tabela ile göstermişti.
-“İşte tam şurası, çok acıyor çok!”
Bir anne evladına olan özlemini, hasretini, sevgisini, şefkatini daha nasıl anlatabilirdi? Çiçekler bile nasıl güzel koktuğunu ispat etmek için........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein