menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

Üzeyir Bey Hakkında Bazı Düşüncelerim | Azerbaycanlı Besteci, Müzikolog, Azerbaycan Klasik Müziğinin Köşetaşı, Azerbaycan Milli Marşının Bestecisi Üzeyir Hacıbeyli Hakkında Aydın K. Azim Yazdı.

7 1
18.11.2025

İnsani görevim, arzum, emeğim
İnsanlığa hizmet etsem, ne mutlu…
Yağmur suyu ile toprak emelim
İnsanlığa hizmet etsem, ne mutlu…

Dere akar, bu topraklar sulanır;
Günler gelir geçer, dünya döner;
Düşünce bir sermayedir hem faydalanır,
İnsanlığa hizmet etsem, ne mutlu…

Ozan Ali Metin, üstadımız Üzeyir Bey’in temel niyetini, amellerini ve amacını bu güzel sözlerle hüzünlü bir biçimde ifade etmiş, âdeta bize anlatmıştır. Evet, Üzeyir Bey, hayatı boyunca bütün varlığıyla — halk arasında denildiği gibi: “bedende can oldukça” — Azerbaycanımıza, Azerbaycan halkına, Azerbaycan müziğine ve genel olarak Azerbaycan kültürüne yorulmadan hizmet etmiştir. Bu insani görevi, yaşadığı dönemin hiç de kolay olmayan; zaman zaman son derece ağır şartlarına göğüs gererek, zorlukları aşarak ve kimi zaman hayatî tehlikeyle yüz yüze kalmasına rağmen mertçe ve dürüstçe yerine getirmeye çalışmıştır. Gerçek şudur ki, Üzeyir Bey Hacıbeyli için “İnsanlık” — Azerbaycan halkıydı. Ve bestekâr, yazdığı müzikle, kurduğu kültürel kurumlarla ve diğer toplumsal faaliyetleriyle gelecek nesillere çok önemli bir mesaj göndermiştir: İnsanlığa hizmet, Azerbaycan halkına hizmetten geçer.

Üzeyir Bey’in 1908 yılında yazdığı Leyli ve Mecnun operasının ilk temsili, Türk dünyasında büyük bir kültürel olaya dönüşmüştü; hatta denebilir ki, milletimizin uyanışı ve kendini tanıma yolunda yeni bir başlangıcı simgeleyen kültürel bir patlama yaşanmıştı. Bu görkemli eser, sanki eski dinî–merasim gösterilerinden, Şebih gelenek ve kurallarına dayanan bir meydan oyunu idi. Halkımız, divan edebiyatımıza (Molla Muhammed Fuzuli Bağdadi) ve bölüm bölüm gelişen muğam geleneğimize dayanan bu meydan oyununun modern sahne yorumunu görüyordu. Seyirciler bu muhteşem gösteriyi büyük memnuniyetle kabul etti. Neden etmesinlerdi ki? Gözlerinin önünde Klâsik Azerbaycan müzikli tiyatrosunun şah eseri canlanmaktaydı. Zaman geçtikçe bir hakikat daha ortaya çıktı: Bestekârın yazdığı Leyli ve Mecnun muğam gösterisi, yüksek bir düşüncenin ürünü olarak mutlaka gelişmesi gereken — yani büyük potansiyele sahip olan — bir fikirdir ve dünya müziğine Üzeyir Bey tarafından kazandırılmış yeni bir teknolojidir. Elbette ki böyle bir müziksel fikrin, bu teknolojinin devamı olmalıdır ve olacaktır.

Leyli ve Mecnun’dan tam bir yıl sonra, yani 1909’da bestecinin ilk müzikli komedisi olan Er ve Arvad sahnelendi ve seyircilerin beğenisini kazandı. Hemen ardından 1911’de O Olmasın, Bu Olsun ve 1913’te Arşın Mal Alan sahneye kondu. Bu iki önemli olayla ilgili düşüncelerimi okurlarla paylaşmak isterim. Müzik çevrelerinde bu eserler, tür olarak ya operet ya da müzikli komedi olarak adlandırılır. Bu adlandırma doğrudur; ancak bu eserlerin çok önemli bir özelliği, onları başka bir türe bağlamaktadır.........

© dibace.net