Karabulut: “Ülkümün Sesi, Milliyetçi Kalemin Serhadda Yankısıdır.”
Ahmet Şahin: “Ülkümün Sesi” dergisi hangi düşünsel ihtiyaçtan doğdu? Yayın fikri nasıl olgunlaştı?
Gazi Karabulut: 1989-1993 yılları arasında 19 Mayıs Üniversitesi Amasya Eğitim Fakültesinde okurken yerel gazetelerde köşe yazıları yazıyordum. Çoğunluğu dört sayıdan ibaret olan bu yerel gazeteler, bir fikir yapılanmasından ziyade yerel haberler ve birkaç köşe yazısından ibaretti. 1994 yılında Ağrı’nın Doğubayazıt ilçesine öğretmen olarak atandığımda Ülkü Ocaklarını açtık. Ancak terörün çok ciddi bir ağırlığı her yerde hissediliyordu. Haliyle Ülkü Ocaklarına karşı da olumsuz propagandalar yapılıyor, bize ve irtibat kurmak isteyenlere ciddi tehditler yapılıyordu. Bunun üzerine insanlara hakikati anlatmak için Ülkümün Sesi adıyla bir bülten çıkarmayı planladık. Nitekim her ay çıkan bu bülten vatandaş ile aramızdaki köprüleri sağlamlaştırdı.
Ahmet Şahin: Yayın hayatına fanzin olarak başlayan bu haber bülteninin hazırlanış süreci nasıldı? Hangi teknik imkânlarla ve hangi kadroyla yürütüldü?
Gazi Karabulut: İşin doğrusu bilgisayarın çok sınırlı, daktilonun ise kurumlarda bulunduğu bir dönemde yazısı güzel olan arkadaşlarımız (bu arkadaşlarımız dediğim sayı on kişiyi geçmez) tasarladığımız çalışmaları A4’e yazıyor, sonra da dört sayfalık bir bülten şeklinde fotokopi yoluyla çoğaltıyorduk. Ocak yönetimimizin çoğu öğretmen arkadaşlarımızdı. Her ay bülten ile ilgili dokümanları görevlendirilen arkadaşlarımız hazırlıyor, basın masası başkanı da el yazısı ile temize geçiyordu.
Ahmet Şahin: Dağıtım ağı nasıl şekillendi? El ile çoğaltılan bu yayının ulaşması nasıl organize edildi?
Gazi Karabulut: Dağıtımını Ocak yönetimindeki arkadaşlarımız aracılığıyla gerçekleştiriyorduk. Okullara, resmî kurumlara, pastane ve kahvehanelere bir gün içerisinde dağıtıyorduk. Hatta bazı daire amirleri gecikecek olursak “Bültenimiz gelmedi?” diye arayıp soruyordu. Eline alanlar da “Bakalım bu ay neler varmış…” diyerek bir solukta okuyordu. Ama başta Ülkü Ocakları Genel Merkezi olmak üzere bölgedeki bütün ocaklara da posta yöntemi ile ulaştırıyorduk.
Ahmet Şahin: Derginin içeriğinde yer alan “Doğubayazıt’tan Keşan’a kadar Milliyetçi Türkiye’nin harcı olmak” ifadesi, nasıl bir milliyetçilik tahayyülüne tekabül ediyor?
Gazi Karabulut: Ülkücü öğretinin en temel özelliği toplumcu olmasıdır. Toplumculuğu şekillendiren ise şahsiyetçi bireylerin aksiyoner tutumu ve fikri mücadeleleridir. Aynı şekilde Türk milliyetçiliğinin, Türk milletini sevme ve yüceltme ülküsü anlayışı da sizi birlik şuuruna yöneltiyor. Nitekim bu anlayış “90 Kuşağı” olarak ifade ettiğim doksanlı yıllarda Ocaklardan yetişen bütün Türk milliyetçilerinin ortak davranışıdır. Haliyle Doğubayazıt’ta veya Keşan’da olmak ülkücü şuurun sergileyeceği duruş açısından bir farklılık arz etmezdi.
Ahmet Şahin: “Ülkümün Sesi” dergisi, Türk milliyetçiliğini nasıl tarif ediyor? O dönemki yayın diliyle bugün arasında nasıl bir farklılık veya devamlılık görüyorsunuz?
Gazi Karabulut: Türk milliyetçiliğinin temelinde karşılıksız bir sevgi ve yüceltme ülküsü yatar. Nitekim Ülkümün Sesi bülteninin her satırında muhteşem bir adanmışlık, üst seviyede bir ahlak, derin bir tarih şuuru ve köklerinden kopmadan çağı doğru okuyup çağlar ötesini aydınlatma........
© dibace.net
