Anadolu’da Yerel Basın Tarih Yazımı: Tarsus Basını Üzerine Uğur Pişmanlık ile Bir Değerlendirme
Ahmet Şahin: Sayın Pişmanlık, Tarsus Basın Tarihi adlı eserinizin ortaya çıkış süreci nasıl başladı? Sizi bu çalışmaya yönlendiren temel saikler nelerdi?
Uğur Pişmanlık: Bir gazeteci olarak örneğin kent yazıları konusunda, antik çağda Tarsuslu filozoflarla ilgili, gezginlerin Tarsus’la ilgili yazdıklarını birer kitap olarak yazdım ve yayınlandı. Öte yandan bir gazeteci olarak yaşadığım kentin basın tarihi, gazetecilik ve yayıncılık geçmişinin kayda geçmesi ve bunun bir kitap çalışması olabileceği düşüncesinden yola çıktım. Bir gazeteci olarak Tarsus basın tarihi yazma sorumluluğunu duydum. Böylece yola koyuldum ve araştırmaya başladım. 2002’de somut olarak çalışmaya başladım ve 5 yıl sonra 2008 yılında Tarsus Basın Tarihi kitabım yayınlandı.
Ahmet Şahin: Tarsus Basın Tarihi kitabınızda 1908’den 2008’e kadar bir yüzyılı kapsayan uzun bir dönemi ele alıyorsunuz. Sizce bu 100 yıllık süreçte Tarsus yerel basını hangi toplumsal, siyasal veya ekonomik dönüşümlere tanıklık etti? Bu dönüşümler basına nasıl yansıdı?
Uğur Pişmanlık: Mehmet Tahir Üncü Efendi’nin, Ermeni bir matbaacı olan Mıdırgıçyan Efendi’den satın aldığı matbaa makinesiyle 1908 yılında başlayan eski Türkçe Tarsus gazetesinin yayınından başlayarak günümüze kadar olan süreçte Tarsus basını pek çok ekonomik, toplumsal, siyasal ve kültürel olaya ve tarihsel kişiliklere tanık olmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son yüz yılına denk gelen bir zamanda, 1908 yılında yayın hayatına başlayan eski Türkçe Tarsus gazetesi, bir imparatorluğun çöküşüne, Anadolu’nun işgalinde emperyalizme karşı verilen ulusal bağımsızlık savaşına karşı mücadeleye tanık oldu. Bu mücadelede, Tarsus’un Fransız işgalinde yerel çetelerin savaşına tanıklık etti. Zaferle kazanılan savaşın ardından yeni bir cumhuriyetin kuruluşuna, Mustafa Kemal Atatürk’ün hem kurtuluş savaşı öncesi hem sonrasında Tarsus’a gelişlerine tanıklık etti.
Osmanlı İmparatorluğu döneminde 1800’lü yılların ilk çeyreğinde pamukla başlayan tarımsal üretim ve sanayileşme süreçlerine tanıklık etti.
1800’lü yıllar ve sonrası ile 1900’lü yılların ilk çeyreğinde göç eden Afganların ve Bulgarların, Arapların, Giritli Türklerin Tarsus’a gelişine, Rum, Ermeni, Yahudi, Süryani gibi toplulukların Tarsus’tan gidişine tanıklık etti.
Yine Cumhuriyet’in kuruluşuyla birlikte yeni sanayi kuruluşlarının oluşumuna, ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınması ve Tarsus’un modernleşme çabalarına tanıklık etti. Bu tanıklıklar içerisinde örneğin Halkevi’nin kuruluşuna, kentte sinema ve tiyatro salonun açılmasına tanıklık etti. Bütün bunlar içinde Tarsus’ta şair Ümit Yaşar Oğuzcan, tiyatro oyun yazarı Haşmet Zeybek ve sosyolog Prof. Dr. Cavit Orhan Tütengil gibi bilim, sanat ve edebiyatçılarının yetişmesine tanıklık etti.
Tarsus Türkiye’de elektrikle aydınlanan ilk kenttir. Türkiye’de elektrikle ilk elektrik üretimi 1902 yılında Tarsus’ta gerçekleştirilmiştir. Tarsus basını cumhuriyet sonrasında başta Kadıncık 1 ve 2 barajları ile diğer kurulan barajlara tanıklık etmiştir.
Sadece kentin olumlu gelişmelerine değil, çok etkilenmese de bazı depremlere, 1968 yılı büyük sel felaketine tanıklık etmiştir.
Başta Mustafa Kemal Atatürk ve İsmet İnönü olmak üzere pek çok başbakan, bakan, milletvekili, parti başkanı gibi siyasi liderlerin gelişlerine tanıklık etmiştir. Bunların haberini yapmıştır.
Tarsus basını yine bu 100 yıllık dönemde, Tarsus’ta çok sayıda işçilerin sendikalar kurmasına ve işçilerin sendikaları aracılığıyla hak alma mücadelesinde grev, yürüyüş, miting, direniş ve fabrika işgallerine, Tarsuslu çiftçilerin traktörlerle yaptıkları eylemlere tanık olmuştur.
Askeri darbelere ve bu dönemlerde pek çok ilerici, devrimci aydın insanın gözaltına alınmasına, işkence görmesine ve yargılanıp tutuklanmasına tanıklık etti.
Tarsus basını, kente gelen çok sayıda müzisyen, tiyatro sanatçısı, sinema oyunsusu gibi sanatçıların gelişine ve onların sanat etkinliklerinin yapılışına tanıklık etmiştir.
Benzer şekilde kentin yazan-çizen, edebiyat yapan, belgesel çeken, tiyatro yapan sanatçılarına ve olarak sanatsal üretimlerini sergileyerek halkla paylaşmalarına tanıklık etmiştir. Bunun içinde yüzlerce sergi, konser, tiyatro, binlerce sinema filminin izlenmesi, festivaller ve şenlikler vardır.
Tarsus basının tanıklığı içerisinde, 2 bin yıl öncesinde Tarsus’ta yapılan felsefenin ve o zamanlarda yetişmiş filozofların yeniden bu kente kazandırılması ve felsefe geleneğinin bu kentteki çabalarına tanıklığı da vardır.
Tarsus basını bütün bu 100 yıllık tarihsel sürecin gelişmelerini gazete haberlerine taşıyarak tanıklık ederken Tarsus’ta basın ve gazeteciliğin hem teknik hem de mesleki gelişmelerinin de tanığı olmuştur. Tarsus yerel basının tanıklığı içerisine tipo baskıdan ofsete geçiş, daktilodan bilgisayara, analog fotoğraf makinesinden dijitale, posta, telgraf, telefon ve fakstan internete ve dolayısıyla da kâğıt baskılı yayıncılıktan internet gazeteciliğine geçiş vardır.
Yine bu süreçte Tarsus basını, çok sayıda gazetenin ve yerel derginin çıkışına, yayın hayatına son verişi ile meslekten pek çok gazetecinin gelip geçişine ve bu hayattan göçüşüne de tanıklık etmiştir.
Ahmet Şahin: Osmanlı’nın son döneminde yayınlanan ilk Tarsus gazetesi ile Cumhuriyet döneminde çıkan yayınlar arasında hangi temel farkları gözlemlediniz?
Uğur Pişmanlık: Sözünü ettiğiniz, Osmanlı’nın son döneminde yayınlanan ilk Tarsus gazetesi ile Cumhuriyet döneminde çıkan yayınlar arasında hangi temel farklar olduğuna dair gözlemlerin sınırlı olduğunu söylemeliyim. Bunun nedeni bir kere, Tarsus gazetesi eski Türkçe olduğu için gazetenin kendisi üzerinden bir kısıt var bu da gözlem değerlendirmeyi zorlaştırıyor. Aynı şekilde o dönem sadece Tarsus gazetesi olduğu ve başka gazete çıkmadığı için döneme dair bir şeyler söylemek de zor. Ancak şunu söyleyebiliriz, Tarsus gazetesi, kentin tek yerel gazetesi olduğu için belki basın meslek ve ahlak kurallarına daha fazla bağlıydı. Etik tutum nedeniyle de bugün basındaki yozlaşma o zaman yoktu.
Bir başka önemli farklılık ise teknik konulardır ki, gerek fotoğraf gerekse gazete baskı makinesi, habere ulaşma, iletişim ve gazetenin okura ulaştırılması gibi günümüze göre oldukça geride olmasıdır.
Ahmet Şahin: Kaynaklara erişim süreci nasıl gelişti? Arşiv materyallerine, eski nüshalara ve görsel belgelere ulaşmada ne gibi zorluklarla karşılaştınız?
Uğur Pişmanlık: Tarsus Basın Tarihi kitabını yazarken ve yayına hazırlarken, öncelikle 1908’den çalışmaya başladığım 2003’e kadar tespit edebildiğim tüm yerel gazete ve dergiler ile kurum yayınlarının bir listesini çıkardım. Sonra bu çalışmayı birkaç ana başlığa ayırdım. Önce Tarsus’ta mevcut çıkmaya devam eden gazetelerden örnek nüshalar topladım. Sonra daha önce çıkmış ve yayın hayatına son verilmiş yerel gazeteleri toplamaya çalıştım. Eğer gazeteye ulaşamıyorsam, bilgi alabileceğim; a) Basından kişiler (Gazeteci Yakup Boncuk arkadaşım arşivcidir ki bana kaynak sağlayıp destek olmuştur, b) Belediye, ticaret odası gibi kurumlardan, c) İnternetten aradığım gazete ve dergilerin ya birer nüshasına ya da künyesindeki yayın bilgilerine ulaşmaya çalıştım.
Kaynak oluşturma ve ulaşma açısından ikinci kapsamlı çalışma alanı ise; a) Milli Kütüphane, b) TBMM Kütüphanesi, c) Özellikle basının kendisine ait örgütlenmesini içeren ve gazetecilerin meslek kuruluşları ve çalışmaları için 1969 yılında yayın hayatına başlamış Tarsus’a Yeni Ses gazetesinin arşivinde 15 yıllık ciltleri taradım. Basın gibi yazılı ve basılı yayınların geçmişine bile ulaşmak kolay olmadı elbette. Ulaşamadığımız bazı kaynaklar olduysa da çok zorlukla karşılaşmadım.
Ahmet Şahin: Kitabınızda “basın tarihinin başlama çizgisini 1908’deki Tarsus gazetesi oluşturur” diyorsunuz. Bu gazetenin kurumsal, ideolojik ya da kültürel kimliği hakkında neler söyleyebilirsiniz?
Uğur Pişmanlık: Düşünün, Mehmet Tahir Üncü Efendi Osmanlı’nın son 20 yılında eski Türkçe Tarsus gazetesini yayınlamaya başladığında ne Anadolu’nun işgalini, ne Kurtuluş Savaşı’nı -ki daha Çanakkale Savaşı bile olmamış- ne de Cumhuriyetin kurulacağını bilemezdi.
Mehmet Tahir Üncü Efendi ve onun yayınladığı Tarsus gazetesinin doğal olarak içinde bulunduğu imparatorluğun koşullarına uygun gazetecilik yaptığı anlaşılıyor. Ancak, öyle bir tebaa toplum yapısı........
© dibace.net
