menu_open Columnists
We use cookies to provide some features and experiences in QOSHE

More information  .  Close

VAKIF MEDENİYETİ...

16 22
12.05.2025

İnsanlık tarihi boyunca medeniyetler; inanç, değer ve üretim sistemleriyle şekillenmiş, bazıları iz bırakırken bazıları tarihin tozlu sayfalarında kaybolup gitmiştir. İslam medeniyetinin köklü ve kalıcı olmasının ardında, bireysel menfaatten uzak, kamu yararına dayalı bir ahlak ve anlayış yatar. Bu anlayışın en mümtaz tezahürlerinden biri de vakıf kurumudur. İslam medeniyeti bir "vakıf medeniyetidir." Çünkü Müslüman, kendini değil ümmeti, malı değil infakı, dünyayı değil ahireti öncelikletercihetmektedir.

Kur’an-ı Kerîm'de geçen şu ilahi mesaj bu anlayışın temelini teşkil eder.“Sevdiğiniz şeylerden Allah yolunda harcamadıkça iyiliğe erişemezsiniz.” (Âl-i İmrân, 92). Bu ayet, kişinin sadece artan malını değil, sevdiği şeyleri vermesini emretmektedir. İşte vakıf; sevilenin, kıymetlinin, malın ve mülkün ebedi bir hayra dönüştürülmesidir. Bu yüzden vakıf anlayışı, sadece bir yardım değil; bir adanmışlık, bir inşa, bir ibadettir.

Hz. Peygamber (s.a.v) döneminde vakıf kurumunun ilk örneklerini görüyoruz. Resûlullah Efendimiz (s.a.v), Medine'de Mescid-i Nebevî'yi inşa ederken arazisini satın alıp vakfetmiştir. Hemen ardından sahabeler de bu hayır yarışına katılmışlardır. Hz. Osman (r.a) susuzluk çeken Medinelilere Rûme Kuyusu’nu satın alarak vakfetmiş; Hz. Ömer (r.a) ise Hayber’deki hurmalık arazisini vakfetmiş ve şöyle buyurmuştur; “Malımın en kıymetlisi........

© Denge