ŞÂH-I ZİNDE – DİRİLERİN SULTANI: KUSAM İBN ABBAS
Kesmen Turizm organizasyonuyla altı gece yedi günlük bir Özbekistan turu yaptık. Semerkant, Buhara, Hiva, Taşkent şehirlerini gezdik. Kusam İbn Abbası, İmam Mâturîdî’yi, İmamı Buhariye, Hoca Bahâeddin Nakşibendiyi, Pehlivan Mahmudu ziyaret ettik, Hz. Osman'ın El yazması Kur"anı gördük. İlim, akıl, dua ve medeniyetin kadim izlerini kızılçölde gördük ve hissettik. Ticaretin ve İlmin markezi olan özellikle Semerkant ve Buharanın insanla adeta konuştuğunu gördük, yaşadık, hissettik. Gitmeden görülmüyor, görülmeden de bilinmiyor. Gittik,gördük, hissettik ve çok şey öğrendik. Ziyaret ettiklerimizden biri de Peygamberimizin amcası Hz. Abbasın oğlu Kusam oldu. Onun ölümünden sonraki adı; Şah-ı Zin'de olmuştur.
Semerkant’ın mavi çinileri arasında, tarihin derin nefesini duymak mümkündür. Şah-ı Zinde’nin sessiz sokaklarında yankılanan her adım, bir davetin yankısıdır, o ses; “Ben ölmedim… Ben buradayım.” demektedir. Bu ses, asırlardır diri kalan bir ruhun, Peygamberimizin yeğeni Kusam ibn Abbas’ın sesidir. Kusam ibn Abbas, sadece Hz. Peygamber’in (s.a.v.) amcasının oğlu değildir; O; imanın Orta Asya’ya taşınan ilk nefesidir. Peygamber ocağında yetişmiş, rahmetle yoğrulmuş, sevdayla yola çıkmış bir gönül eridir. Kureyş’in asil bir evladı olarak değil, imanın fedaisi olarak tanınmıştır. Çünkü onun yolculuğu makam için değil, hakikat için başlamıştır.
İnsanları İslâma davet uğruna uzak diyarlara gitmiş, Semerkant’ta defnedilmiştir. Onun yaşadığı dönemde Arap yarımadası artık İslam’ın nuruyla aydınlanmıştır. Ancak Rasulullah’ın (s.a.v.) mesajı sadece Mekke sokaklarına değil, yeryüzüne........





















Toi Staff
Penny S. Tee
Gideon Levy
Sabine Sterk
Mark Travers Ph.d
Gilles Touboul
John Nosta
Daniel Orenstein