RAHMET VE MERHAMET
Merhamet; Allah'ın en büyük isimlerinden biridir. Er Rahman, Er-Rahim; O'nun kullarına en çok tecelli eden sıfatlarındandır. Hayatı anlamlı ve yaşanabilir kılan; yumuşaklıkların, afların, şefkatin ve insanı ilişkilerin temelinde merhamet vardır. Hakikat böyleyken; toplumda zaman zaman "Merhametten maraz doğar" sözü söylenir ve genişçe bir halk kitlesinde de bu algı vardır. Söz konusu algının nedeni; başta cehalet olduğu gibi merhamete konu olan fiillerin de doğru kullanılmadığındandır. Zira İslam, her güzel değeri olduğu gibi, merhameti de; akılla, adaletle ve ölçüyle emretmektedir. Ölçüsüz merhamet; zalimi cesaretlendirmekte, adaletsiz merhamet; mazlumu incitmektedir.
Peygamber Efendimiz (sav); "Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin." (Tirmizı) buyurmuştur. Bu hadis, rahmetin yalnızca anneye, çocuğa, hayvana değil; toplumsal hayatın tüm alanlarına uzanan kapsayıcı bir davranış olması gerektiğini gösterir. Fakat bu rahmetin şekli, muhatabın niteliğine göre değişmelidir. Firavun'a bile yumuşak sözle gidilmesi emredilmiştir; ancak zulmüne boyun eğilmemiştir.
Hz. Ömer (ra), merhametiyle tanınan biri değildir, denir. Ancak bu kanaat eksiktir. O, gerçek merhametin adaletle olduğunu göstermek için şiddetli gibi görünmüştür. Onun şu sözü çok anlamlıdır; "Bir kimseye, onun yüzüne karşı tebessüm etmek, hakikatte ona zulmetmektir; eğer onu uyarmazsan, hata üzerine bırakmış olursun" buyurmuştur
Bir başka örnekte Hz. Ebü Bekir (ra), zekat vermeyen kabilelere karşı savaş kararı aldığında, sahabenin bazıları bunu........
© Denge
